hastahanem.com tarafından yazılmış tüm yazılar

Retinol / C Vitamini ve Hyaluronik Asit

Retinol / C Vitamini ve Hyaluronik Asit

Retinol / C Vitamini ve Hyaluronik Asit, cilt bakımında son yılların en çok merak edilen, en etkili ve en popüler üç bileşenidir. Birlikte kullanıldıklarında, cildin hem görünümünü hem de genel sağlığını iyileştiren güçlü bir etkileşim oluştururlar. Retinol, cildin yenilenme hızını artırarak daha pürüzsüz ve canlı bir görünüm sağlarken; C Vitamini, cilt tonunu eşitleyip doğal bir parlaklık kazandırır. Hyaluronik Asit ise cildi derinlemesine nemlendirir ve esnekliğini korumasına yardımcı olur. Ancak bu üç içeriği doğru sırayla ve uygun konsantrasyonlarda kullanmak, etkilerini en üst düzeye çıkarırken olası hassasiyetleri önlemek açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, Retinol / C Vitamini ve Hyaluronik Asit’in ne işe yaradığını, hangi cilt tiplerine uygun olduklarını ve nasıl kullanılmaları gerektiğini bilmek, sağlıklı bir cilt bakım rutininin temelini oluşturur.

İlginizi çekeceğini düşündüğümüz Cilt Lekeleri Neden Olur, Nasıl Geçer? Tedavi Yöntemleri ve Doğal Çözümler ilgili makalemize göz atmanızı tavsiye ederiz.

Retinol Nedir? Ne İşe Yarar?

Retinol, cilt bakımında en çok bilinen ve kullanılan A vitamini türevlerinden biridir. Cildin genç ve sağlıklı kalmasına yardımcı olan retinol, özellikle yaşlanma karşıtı ürünlerde yaygın olarak bulunur. Ciltteki kolajen üretimini artırarak ince çizgi ve kırışıklıkların görünümünü azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca cilt tonunu eşitleyerek lekelerin ve sivilce izlerinin görünümünü hafifletir.

Retinol, cilt hücrelerinin yenilenmesini hızlandırır ve gözeneklerin temizlenmesine destek olur. Bu sayede hem daha parlak hem de daha pürüzsüz bir cilt elde edilmesine katkıda bulunur. Düzenli kullanıldığında cilt dokusunu güçlendirir ve cildin zamanla daha elastik ve sağlıklı görünmesini sağlar.

Retinol Nasıl etki Eder?

Retinol, cilde uygulandığında derinin derin katmanlarına nüfuz ederek hücre yenilenmesini hızlandırır. Bu süreç, ölü deri hücrelerinin atılmasını kolaylaştırır ve yeni, taze hücrelerin yüzeye çıkmasını sağlar. Böylece cilt daha parlak ve pürüzsüz bir görünüm kazanır.

Ayrıca retinol, cildin kolajen üretimini artırarak elastikiyet kaybını önler ve ince çizgi ile kırışıklıkların görünümünü azaltır. Cilt tonu eşitsizliklerinde de etkili olan retinol, pigmentli lekelerin görünümünü hafifletir ve cildin daha dengeli bir renge kavuşmasına yardımcı olur.

Retinol Kullanırken Nelere Dikkat Edilmeli?

  • Retinol, cilt bakımında güçlü ve etkili bir bileşen olmasına rağmen, yanlış kullanım ciltte tahriş, kızarıklık ve hassasiyete yol açabilir. Bu nedenle retinol kullanırken bazı noktalara özen göstermek gerekir.
  • Retinol genellikle akşam rutininde, temizlenmiş cilde uygulanmalıdır. Güneş ışığıyla temas ettiğinde etkinliği azalabilir ve cilt hassaslaşabilir. Uygulama sonrası nemlendirici kullanmak, kuruluk ve pul pul dökülmelerin önüne geçer.
  • Cilt hassasiyeti olan kişiler retinol kullanımına düşük konsantrasyonla başlamalı ve haftada birkaç kez kullanarak ciltlerini alıştırmalıdır. Göz çevresi ve dudak kenarı gibi hassas bölgelerden uzak durmak önemlidir.
  • Gündüzleri mutlaka yüksek koruma faktörlü güneş kremi kullanılmalıdır. Retinol ciltte UV ışınlarına karşı hassasiyeti artırdığı için, güneş koruması olmadan dışarı çıkmak ciltte lekelenme ve tahriş riskini yükseltir.

Retinolün etkilerini artırmak ve yan etki riskini azaltmak için düzenli kullanım ve doğru uygulama şekli temel unsurlardır.

Retinol / C Vitamini ve Hyaluronik Asit

C Vitamini (L-Askorbik Asit) ve Cilt Bakımı

C vitamini, özellikle cilt sağlığı için kritik öneme sahip olan L-askorbik asit formuyla cilt bakım ürünlerinde sıkça kullanılır. Antioksidan özellikleri sayesinde cildi serbest radikallerin yol açtığı zararlardan korur, güneş ışığı ve çevresel faktörlerin ciltte oluşturabileceği hasarı azaltır. Düzenli kullanıldığında cilt daha parlak, pürüzsüz ve sağlıklı görünür.

C vitamini, kolajen üretimini destekleyerek cildin elastikiyetini artırır ve kırışıklıkların oluşumunu yavaşlatır. Ayrıca cilt tonunu dengelemeye yardımcı olur; lekelerin ve renk düzensizliklerinin görünümünü hafifletir. Cilt bakımında serum veya krem formunda kullanılan C vitamini, cildin nem tutma kapasitesini artırır ve zamanla daha canlı bir görünüm sağlar.

C Vitamini Nedir ve Faydaları Nelerdir?

C vitamini, suda çözünebilen ve vücutta doğal olarak üretilemeyen bir vitamindir. Bu nedenle besinler veya takviyeler yoluyla alınması gerekir. Vücutta bağışıklık sisteminin güçlenmesinde, hücrelerin korunmasında ve genel sağlıkta önemli görevler üstlenir.

Güçlü bir antioksidan olarak C vitamini, serbest radikallerin zararlarını önler ve yaşlanma belirtilerini geciktirir. Kolajen üretimini destekleyerek cildin esnekliğini korur ve kırışıklık oluşumunu azaltır. Ayrıca yara iyileşmesini hızlandırır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve demir emilimini artırarak enerji seviyesinin korunmasına katkı sağlar.

C vitamini, cilt bakım rutininde hem onarıcı hem de koruyucu etki sağlar; düzenli kullanımda cildin daha sağlıklı, parlak ve genç görünmesine destek olur.

C Vitamini Nasıl ve Ne Zaman kullanılmalı?

C vitamini, cilt bakım rutinine genellikle sabah saatlerinde dahil edilir. Çünkü antioksidan özelliğiyle cildi serbest radikallerin zararlı etkilerinden korur ve güneş ışınlarına karşı savunmayı destekler. Temizlenmiş cilde uygulanan C vitamini serumları veya kremleri, üzerine nemlendirici sürülerek cildin nem dengesinin korunmasına yardımcı olur.

C vitamini ürünleri, hassas ciltlerde düşük konsantrasyonla başlanarak cildin toleransı artırılabilir. Düzenli kullanım, cilt tonunun eşitlenmesini, lekelerin görünümünün hafiflemesini ve cildin daha parlak görünmesini sağlar.

C vitamini serumları genellikle su bazlı ürünlerle uyumludur; yağ bazlı ürünlerle birlikte kullanıldığında etkinliği azalabilir. Ürünü uyguladıktan sonra mutlaka güneş koruyucu kullanmak gerekir. Çünkü cilt, UV ışınlarına maruz kaldığında hassaslaşabilir ve lekelenme riski artar.

C Vitamini Kullanırken Nelere Dikkat Edilmeli?

C vitamini cilt bakımında etkili bir bileşen olsa da, doğru kullanılmadığında ciltte tahriş veya hassasiyet oluşabilir. Bu nedenle uygulama sırasında bazı noktalara özen göstermek gerekir.

  • C vitamini ürünleri temizlenmiş cilde uygulanmalıdır ve genellikle sabah rutininde tercih edilir. Ürün uygulandıktan sonra nemlendirici kullanmak, cildin kurumasını önler ve serumun etkinliğini artırır.
  • Hassas ciltler, düşük konsantrasyonlu C vitamini ürünleriyle başlamalı ve cilt alıştıkça yoğunluğu artırmalıdır. C vitamini serumu göz çevresi ve dudak kenarı gibi hassas bölgelerden uzak tutulmalıdır.
  • C vitamini kullanımı sırasında güneş koruyucu şarttır. UV ışınları ciltte hassasiyet ve lekelenme riskini artırabilir; bu nedenle özellikle sabah kullanılan ürünlerin ardından yüksek koruma faktörlü güneş kremi uygulanmalıdır.

C vitamini, doğru uygulandığında cildin parlaklığını artırır, tonunu dengeler ve genel cilt sağlığını destekler.

C Vitamini İle Hangi İçerikler Birlikte Kullanılabilir?

C Vitamini nemlendiriciler ve hyaluronik asit ile iyi uyum sağlar; bu, hem parlaklık hem de nem açısından cilde fayda verir. Retinol ile birlikte kullanımda ise zamanlama önemlidir—genellikle C Vitamininin sabah, retinolün akşam uygulanması tavsiye edilir.

Hyaluronik Asit Nedir?

Hyaluronik asit, cildin nem dengesini korumada ve su tutma kapasitesini artırmada önemli rol oynayan doğal bir maddedir. Vücutta doğal olarak bulunan bu molekül, özellikle cilt, eklemler ve gözlerde yoğun olarak bulunur. Cilt bakımında hyaluronik asit, nemi hapseden ve cildin dolgun görünmesini sağlayan etkisiyle öne çıkar.

Hyaluronik asit, cildin dış etkenlere karşı savunmasını destekler ve nem kaybını önleyerek elastikiyetin korunmasına yardımcı olur. Düzenli kullanımda cilt daha pürüzsüz, dolgun ve sağlıklı bir görünüm kazanır. Ayrıca ince çizgi ve kırışıklıkların görünümünü azaltma konusunda da etkili bir içerik olarak cilt bakım rutinlerinde tercih edilir.

Cilt bakım ürünlerinde serum, krem veya jel formunda kullanılan hyaluronik asit, cilde uygulandığında su moleküllerini kendine çekerek nemi ciltte tutar. Bu özelliği sayesinde özellikle kuru, hassas veya nem kaybına yatkın cilt tipleri için ideal bir nemlendirici bileşendir. Günlük bakımda sabah ve akşam düzenli kullanıldığında, ciltte uzun süreli nem desteği sağlar ve cildin canlı, dolgun ve parlak görünümünü korur.

Hyaluronik Asit Cilt İçin Neden Önemli?

Hyaluronik asit, cildin nem seviyesini koruyarak elastikiyetini destekleyen önemli bir bileşendir. Ciltte yeterli miktarda bulunduğunda, suyu hapseder ve cildin dolgun, pürüzsüz ve sağlıklı görünmesini sağlar. Nemli bir cilt, hem dış etkenlere karşı daha dayanıklı olur hem de ince çizgi ve kırışıklıkların görünümü azalır.

Cilt bakımında hyaluronik asit kullanımı, özellikle kuru ve nemsiz ciltlerde etkili sonuçlar verir. Nem kaybını önleyerek cildin bariyer fonksiyonunu güçlendirir ve cilt dokusunun düzenli ve esnek kalmasına yardımcı olur. Aynı zamanda diğer aktif içeriklerin cilde daha iyi nüfuz etmesini destekler, böylece bakım rutinindeki ürünlerin etkinliği artar.

Hyaluronik asit, cildin doğal yapısını destekleyen, nemlendiren ve yaşlanma belirtilerine karşı koruyan vazgeçilmez bir içerik olarak cilt bakımında öne çıkar.

Hyaluronik Asit’in Temel Görevi

Hyaluronik Asit, cildin su tutma kapasitesini artıran doğal bir bileşendir. Kendi ağırlığından çok daha fazla suyu bağlayabilmesi sayesinde cilde dolgunluk ve anında nem hissi verir. Bu özellik, kırışıklık görünümünü yumuşatmaya ve cilt yüzeyini daha pürüzsüz göstermeye yardımcı olur.

Hyaluronik Asit Nasıl Kullanılmalı?

Hyaluronik asit, cilt bakım rutinine dahil edilirken doğru kullanım miktarı ve uygulama şekli, etkinliğinin maksimum seviyeye ulaşmasını sağlar. Ürünü kullanmadan önce cildin temiz ve nemli olması gerekir. Serum formundaki hyaluronik asit için genellikle 2–3 damla yeterlidir; yüzün tamamına hafifçe yayılır ve parmak uçlarıyla nazikçe masaj yapılarak emilmesi sağlanır.

Krem veya jel formundaki hyaluronik asit ürünlerinde, bezelye tanesi büyüklüğünde bir miktar cilde alınmalı ve yüz, boyun ve dekolte bölgesine eşit şekilde uygulanmalıdır. Cilde uyguladıktan sonra birkaç saniye ürünü bekletip, üzerine uygun bir nemlendirici sürmek hyaluronik asidin nemi hapseden etkisini artırır.

Hyaluronik asit, sabah ve akşam rutinlerinde kullanılabilir. Sabah kullanıldığında cilt gün boyunca nemli kalır ve makyajın daha pürüzsüz uygulanmasına yardımcı olur. Akşam kullanıldığında ise cildin yenilenme sürecini destekler.

Daha yoğun etki isteyen kişiler, hyaluronik asidi cilt nemliyken uygulamalıdır. Örneğin, cilt temizlendikten ve tonik uygulandıktan sonra, hafif nemli kalan cilde birkaç damla serum sürmek, cildin nem tutma kapasitesini artırır. Düzenli kullanım, cildin dolgun, esnek ve sağlıklı görünmesine önemli katkı sağlar.

Hyaluronik Asit Kimler için Uygun?

Hyaluronik asit, tüm cilt tipleri için güvenle kullanılabilen bir içeriktir. Özellikle nemsiz ve kuru ciltler, hyaluronik asit sayesinde cildin su tutma kapasitesini artırarak daha dolgun ve sağlıklı bir görünüm kazanır. Yağlı ve karma ciltler de hyaluronik asidin hafif yapısı sayesinde nem dengelerini koruyabilir, ağır ve yağlı ürünlerden kaçınabilirler.

Hassas ciltler için de uygundur; tahriş riski düşük olduğundan diğer aktif içeriklerle kombinasyon halinde dikkatli şekilde kullanılabilir. Cilt yaşlanmasının belirtilerini önlemek veya azaltmak isteyen kişiler, kırışıklık ve ince çizgilerin görünümünü azaltmak isteyenler ve cildin genel nem dengesini desteklemek isteyenler hyaluronik asidi rutinlerine ekleyebilir.

Hyaluronik asit, cildin doğal yapısını destekleyen, nemlendiren ve bakım rutinlerinde hemen her cilt tipine uyum sağlayan güvenli ve etkili bir içerik olarak öne çıkar.

Cilt Bakım Serumlarının Kullanımı

Retinol / C Vitamini ve Hyaluronik Asit: Üçlünün birlikte kullanımı

Retinol / C vitamini ve hyaluronik asit, cilt bakımında birbirini tamamlayan güçlü içeriklerdir. Retinol, cilt yenilenmesini destekleyerek ince çizgi ve kırışıklıkların görünümünü azaltır. C vitamini, güçlü bir antioksidan olarak cildi serbest radikallerin zararlı etkilerinden korur ve cilt tonunu dengeler. Hyaluronik asit ise cildin nem seviyesini artırarak dolgun ve pürüzsüz bir görünüm sağlar.

Bu üç içerik birlikte kullanıldığında, cildin hem yenilenmesini hem de korunmasını sağlar. Retinol ve C vitamini ciltteki yaşlanma belirtilerine karşı etki gösterirken, hyaluronik asit cildin nem dengesini güçlendirir ve ürünlerin etkinliğini artırır. Ancak cilt hassasiyeti olan kişiler, bu üçlü kullanıma başlamadan önce düşük konsantrasyonlarla başlayarak ciltlerini alıştırmalıdır.

Üçlü kombinasyon, düzenli ve doğru şekilde uygulandığında cilt sağlığını destekler, elastikiyeti artırır, ton eşitsizliklerini hafifletir ve cildin daha genç, canlı ve sağlıklı görünmesini sağlar.

Sabah Rutini: Pratik ve Etkili

Sabah bakımında amaç, cildi gün boyunca korumak ve nemli tutmaktır. Örnek bir rutin şöyle olabilir:

  1.  Bir temizleyici ile cildi temizle.

  2. C vitamini içeren serumu cilde hafifçe yay.

  3. Hyaluronik asit serum veya jel uygulayarak nemin hapsedilmesini sağla.

  4. Nemlendirici sürerek cilt bariyerini destekle.

  5. Güneş koruyucunu mutlaka uygula; UV ışınlarına karşı koruma, cilt sağlığı için kritik öneme sahiptir.

Akşam Rutini: Onarıcı ve Besleyici

Akşam bakımında cilt, gün boyunca maruz kaldığı çevresel etkenlerden sonra onarım ve yenilenme sürecine girer:

  1. Makyaj ve kir varsa cildi iyice temizle.

  2. Hyaluronik asidi uygula; cildin nemli kalmasını sağla.

  3. Retinol ürününü uygulamadan önce gerekirse ince bir nemlendirici tabakası bırak; bazı ciltlerde bu yöntem tahrişi azaltır.

  4. Nemlendirici ile rutini tamamla.

  5. Haftada 1–2 kez nazik bir bakım (peeling veya maske) ekleyebilirsin; ancak retinol gecelerinde aşırı eksfoliasyondan kaçın.

Hassas Ciltlerde Kullanım Önerileri

Hassas cilde sahip kişiler, retinol kullanımına düşük sıklıkla başlamalıdır (ör. haftada 1 gece). Zamanla cilt toleransı arttıkça, kullanım sıklığını artırabilirsin. Cildin verdiği sinyallere dikkat etmek önemlidir; kızarıklık, yanma veya yoğun soyulma gibi belirtiler gözlemlendiğinde uygulama sıklığını azalt.

Bu katmanlama yöntemi, ürünlerin birbiriyle uyum içinde çalışmasını sağlar, cildin nem dengesini korur ve tahriş riskini minimuma indirir. Düzenli uygulandığında, cilt daha sağlıklı, dolgun ve genç bir görünüm kazanır.

Yanlış bilinenler ve gerçekler

Yanlış: “Retinol her yaş için hemen başlanmalı”

Doğru: Retinol bazı erken yaşlarda cilt yenilenmesini destekleyebilir ve ince çizgi oluşumunu geciktirebilir. Ancak her cilt tipine uygun değildir ve her yaşta başlamaya gerek yoktur. Hamilelik, emzirme, ciddi hassasiyet veya ciltte mevcut problemler gibi özel durumlarda retinol kullanmadan önce mutlaka bir uzmana danışmak önemlidir. Böylece ciltte tahriş, kızarıklık veya istenmeyen reaksiyonlar önlenebilir.

Yanlış: “C Vitamini sadece sabah işe yarar”

Doğru: C vitamini genellikle sabah rutininde önerilir çünkü güneş ışınlarına karşı koruma ile birlikte cildi serbest radikallere karşı güçlendirir ve gün boyunca parlak görünmesini destekler. Ancak gece de kullanılabilir; önemli olan ürünün formülasyonunun stabil olması ve cilde uygunluğudur. Gece kullanımı, cilt yenilenme sürecine destek olur ve diğer aktif içeriklerle birlikte doğru katmanlama yapıldığında etkili sonuçlar sağlar.

Yanlış: “Hyaluronik asit sadece genç ciltler için”

Doğru: Hyaluronik asit her yaş için uygundur ve özellikle cildin nem dengesini desteklemek isteyenler için önemlidir. Yaşlanma belirtilerini önlemek veya azaltmak isteyen kişiler, hyaluronik asit sayesinde cilt elastikiyetini artırabilir, dolgun ve pürüzsüz bir görünüm elde edebilir. Ayrıca, tüm cilt tiplerinde güvenle kullanılabilir ve diğer aktif içeriklerin etkisini artırır.

Sık Sorulan Sorular (SSS)

1. Retinol / C vitamini ve hyaluronik asit aynı rutinde birlikte kullanılabilir mi?

Evet, bu üç içerik birlikte kullanılabilir. Ancak cilt hassasiyeti olanlar, önce düşük dozlarda başlamalı ve cilt tepkilerini gözlemlemelidir. Doğru kullanım ile hem etkinlik artar hem de tahriş riski azalır.

2. Retinolü hangi yaşta kullanmaya başlamalıyım?

Retinol, cilt yenilenmesini destekleyerek ince çizgi ve kırışıklıkları azaltabilir. Genellikle 25–30 yaş civarında başlanması önerilir. Ancak her cilt tipi farklıdır; hamilelik, emzirme veya hassas ciltlerde uzman görüşü almak önemlidir.

3. C vitamini sabah mı yoksa akşam mı daha etkili?

C vitamini genellikle sabah kullanılır çünkü güneşin zararlı ışınlarına karşı cildi korur ve gün boyunca parlak bir görünüm sağlar. Ancak gece de kullanılabilir; önemli olan ürünün cilde uygunluğudur.

4. Hyaluronik asit yalnız kullanılabilir mi yoksa mutlaka başka ürünlerle mi kombinlenmeli?

Hyaluronik asit tek başına da kullanılabilir, ancak nemi hapsedebilmesi için bir nemlendirici ile birlikte uygulandığında etkisi maksimuma çıkar. Tüm cilt tipleri için güvenlidir ve diğer aktif içeriklerin etkinliğini destekler.

5. Hassas ciltler retinolü nasıl güvenle kullanabilir?

Hassas ciltler, retinol kullanımına haftada 1–2 gece ile başlamalıdır. Zamanla tolerans arttıkça sıklık artırılabilir. Kızarıklık, yanma veya yoğun soyulma gözlemlendiğinde uygulama sıklığı azaltılmalıdır.

6. Retinol / C Vitamini ve Hyaluronik Asit kullanma sırası nasıl olmalıdır?

Sabah: Temizleme → C vitamini → Hyaluronik asit → Nemlendirici → Güneş koruyucu
Akşam: Temizleme → Hyaluronik asit → Retinol → Nemlendirici
Bu sıra, içeriklerin etkinliğini artırır ve tahriş riskini azaltır.

7. Üçlü kombinasyonu kullanırken tahriş olursa ne yapmalıyım?

Tahriş, kızarıklık veya yanma durumunda ürünleri daha az sıklıkla uygulayın veya retinol kullanımını geçici olarak durdurun. Hassas ciltlerde, retinol öncesi ince bir nemlendirici tabakası uygulamak tahrişi azaltabilir.

8. Retinol kullanırken güneş kremi sürmek gerekli mi?

Evet. Retinol cildi güneşe karşı hassaslaştırır, bu yüzden sabah mutlaka yüksek koruma faktörlü bir güneş kremi kullanmak gerekir.

9. Hyaluronik asit her yaşta kullanılabilir mi?

Evet, her yaşta güvenle kullanılabilir. Özellikle nem desteği gerektiğinde ve yaşlanma belirtilerini azaltmak için oldukça faydalıdır.

10. C vitamini sadece leke ve ton eşitsizliği için mi gereklidir?

Hayır. C vitamini cilt tonu eşitliği ve leke önlemenin yanı sıra antioksidan koruma sağlar, cildi canlandırır ve genel cilt sağlığını destekler.

11. Retinol ve C vitamini aynı gün kullanılabilir mi?

Evet, kullanılabilir; ancak hassas ciltlerde yan etkileri azaltmak için doğru kullanım ve zamanlama önemlidir. Sabah C vitamini, akşam retinol uygulamak yaygın bir yöntemdir.

12. Üçlü kombinasyonun düzenli kullanımı ne kadar sürede etkisini gösterir?

Cilt tipine ve yaşlanma belirtilerine bağlı olarak değişir. Genellikle 4–8 hafta düzenli kullanımda gözle görülür nem, parlaklık ve cilt dokusunda iyileşme fark edilir. Kırışıklık ve ton eşitsizliklerinde etkiler daha uzun sürede ortaya çıkabilir.

13. Hamilelik sırasında retinol / C vitamini ve hyaluronik asit kullanılabilir mi?

Hamilelik ve emzirme döneminde retinol kullanımı genellikle önerilmez, çünkü yüksek doz retinol bazı riskler oluşturabilir. C vitamini ve hyaluronik asit ise genellikle cilt bakımında güvenli kabul edilir; ancak her ürünün formülasyonu farklıdır. Hamilelik sırasında herhangi bir aktif içerik kullanmadan önce mutlaka bir dermatolog veya kadın doğum uzmanına danışmak, hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından önemlidir.

Sonuç ve dikkat edilmesi gerekenler

Retinol / C Vitamini ve Hyaluronik Asit, doğru kullanıldığında cilt sağlığına ve görünümüne belirgin katkı sağlayan üç güçlü bileşendir. Retinol hücresel yenilenmeyi destekler, C Vitamini antioksidan koruma ve parlaklık sağlar, Hyaluronik Asit ise nemi tutarak cildi dolgun ve rahat gösterir. Bu üçlüyü dengeli bir rutinde birleştirmek, cilt bariyerini korumak ve istenmeyen yan etkileri en aza indirmek ana hedeftir.

⚠️ Uyarı: Bu makalede yer alan bilgiler yalnızca genel bilgilendirme amaçlıdır. Cildinizde hassasiyet, leke, kuruluk veya başka bir dermatolojik sorun bulunuyorsa, en doğru değerlendirmeyi bir uzman hekim yapacaktır. Randevu almak ve dermatoloji hekimine danışmak için MHRS’nin resmi web sitesi üzerinden online randevu oluşturabilirsiniz.

Cilt Lekeleri Neden Olur, Nasıl Geçer? Tedavi Yöntemleri ve Doğal Çözümler

Cilt Lekeleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Cilt lekeleri, birçok kişinin karşılaştığı yaygın cilt problemlerinden biridir. Güneş ışınlarına uzun süre maruz kalma, hormonal değişiklikler, yaşlanma, genetik yatkınlık ve bazı sağlık sorunları ciltte renk düzensizliklerine yol açabilir. Bu lekeler estetik kaygılara neden olurken, bazen de vücudun bir uyarısı olarak karşımıza çıkabilir. Cilt lekeleri neden olur? sorusuna verilecek cevaplar oldukça çeşitlidir ve her bireyde farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bu yazıda, cilt lekelerinin başlıca nedenlerini, nasıl geçebileceğini, evde uygulanabilecek doğal çözümleri ve uzmanlar tarafından önerilen leke giderici yöntemleri adım adım ele alacağız.

Aşağıda cilt lekelerine en sık neden olan faktörleri daha yakından inceleyelim.

*Hormon Dengesizlikleri

Hormon seviyelerinde meydana gelen dalgalanmalar, özellikle kadınlarda cilt üzerinde doğrudan etkiler yaratabilir. Östrojen ve progesteron hormonlarının fazla salgılanması, ciltte melanin üretimini artırarak kahverengi lekelerin oluşmasına yol açar. Bu durum genellikle hamilelik sürecinde, doğum kontrol hapı kullanımında ya da menopoz döneminde kendini gösterir. Melazma adı verilen bu tür lekeler genellikle yanak, alın ve dudak üstü gibi bölgelerde yoğunlaşır. Hormon kaynaklı lekelerin tedavisi diğerlerine göre daha zor olabilir ve genellikle uzun süreli bir bakım gerektirir.

*Güneşe Maruz Kalma

Cilt lekelerinin belki de en yaygın nedeni güneştir. Güneş ışınları, özellikle UV-A ve UV-B dalgaları, cildin alt katmanlarında hasar oluşturarak melanin üretimini artırır. Bu da zamanla kahverengi ya da koyu lekeler olarak kendini gösterir. Güneş koruyucu krem kullanmamak ya da yanlış saatlerde dışarı çıkmak bu riski daha da artırır. Güneş kaynaklı lekeler, zamanla ciltte yaşlılık belirtilerini de hızlandırabilir. Bu nedenle, yalnızca yazın değil yıl boyunca güneş koruyucu ürün kullanmak büyük önem taşır.

*Sivilce Sonrası Oluşan Lekeler

Sivilceler iyileştikten sonra ciltte bıraktıkları izler de leke oluşumuna neden olabilir. Bu duruma “post-inflamatuar hiperpigmentasyon” adı verilir. Özellikle sivilcelerin sıkılması, koparılması ya da uygun olmayan ürünlerle tedavi edilmesi, ciltte kahverengi, mor veya kırmızı tonlarında izlerin kalmasına sebep olabilir. Bu tür lekeler genç yaşlarda sık görülse de, uygun bakım ve cilt yenileyici ürünlerle zamanla hafifletilebilir. Ancak bazı durumlarda bu lekeler kalıcı hale gelebilir ve profesyonel destek gerektirebilir.

*Yaşlılık Lekeleri (Lentigo)

Zamanla ciltte biriken güneş hasarı, 40’lı yaşlardan sonra “yaşlılık lekeleri” olarak adlandırılan koyu renkli lekelere dönüşebilir. Bu lekeler genellikle ellerde, yüz bölgesinde ve dekoltede görülür. Melanin birikimiyle oluşan lentigolar, aslında uzun yıllar boyunca korunmasız bir şekilde güneşe maruz kalmanın sonucudur. Her ne kadar zararsız olsalar da, estetik açıdan rahatsız edici olabilirler. Bu tür lekelerin tedavisinde leke açıcı kremler, kimyasal peelingler veya lazer uygulamaları tercih edilebilir.

*Hamilelikte Görülen Melazma

Hamilelik döneminde artan hormonlar, ciltte belirgin renk değişimlerine yol açabilir. Melazma ya da halk arasında bilinen adıyla “gebelik maskesi”, bu dönemde en sık karşılaşılan leke türlerinden biridir. Alın, yanaklar ve üst dudak gibi bölgelerde simetrik olarak görülen bu lekeler, genellikle doğumdan sonra hafiflese de bazı kadınlarda kalıcı hale gelebilir. Emzirme sürecinde tedavi seçenekleri sınırlı olduğundan, leke oluşmadan önce önlem almak çok daha etkili olabilir.

*İlaçlar ve Kimyasallar

Bazı ilaçlar, özellikle antibiyotikler, doğum kontrol hapları ve hormon içerikli tedaviler, ciltte leke oluşumunu tetikleyebilir. Ayrıca parfüm, kolonya ya da bazı makyaj ürünleri gibi kimyasal içerikli ürünler de güneşle temas ettiğinde ciltte renk değişikliklerine neden olabilir. Fotosensitiviteye neden olan bu ürünleri kullanırken, güneşe çıkmamaya ya da yüksek faktörlü güneş koruyucular kullanmaya dikkat edilmelidir. Aksi takdirde bu maddeler ciltte kalıcı hasarlara yol açabilir.

*Genetik Yatkınlık

Bazı kişilerde cilt lekelerine karşı doğal bir yatkınlık bulunur. Aile bireylerinde benzer lekeler görülen kişilerde, genetik olarak melanin üretimi daha hızlı çalışabilir. Bu da yaş ilerledikçe ciltte daha belirgin renk değişimlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Genetik faktörler tamamen önlenemese de, düzenli bakım ve koruyucu ürünlerle bu süreç yavaşlatılabilir.

*Ciltte Tahriş ve Yanıklar

Yanlış kozmetik uygulamalar, asitli ürünlerin bilinçsiz kullanımı, lazer ya da ağda sonrası ciltte oluşan tahrişler zamanla lekeye dönüşebilir. Özellikle hassas cilt yapısına sahip bireylerde, bu tür tahrişler cildin kendini savunmak için melanin üretimini artırmasına neden olur. Bu nedenle cilt bakımında dikkatli olunmalı, uzman önerisi dışında ürün kullanılmamalıdır.

Cilt lekeleri Tedavi Yöntemleri

Cilt lekeleri Nasıl Geçer?

Cilt lekelerinden kurtulmak için tercih edilebilecek pek çok farklı yöntem vardır. Ancak en etkili yaklaşım, lekenin nedenini anlamakla başlar. Çünkü her leke tipi aynı yöntemle ortadan kalkmaz. Örneğin hormonal nedenli lekelerle, güneşten kaynaklanan lekeler farklı şekilde tedavi edilir. Cilt tipine uygun yöntem seçildiğinde, leke görünümünde belirgin azalma sağlanabilir. Aşağıda, en yaygın ve etkili leke tedavi yöntemlerini detaylı olarak inceleyelim.

*Dermatolojik Tedavi Yöntemleri

Cilt lekelerinin yoğunluğu, yaygınlığı ve derinliği göz önüne alınarak dermatologlar tarafından uygulanan profesyonel tedaviler oldukça başarılı sonuçlar verebilir. Yüzeysel lekelerde cilt yenilenmesini teşvik eden yöntemler tercih edilirken, daha derin lekelerde cilt altı pigmentasyonuna yönelik tedaviler gündeme gelebilir. Uzman tarafından cilde uygun olarak planlanan bu yöntemler sayesinde cilt daha canlı, parlak ve eşit tonda bir görünüme kavuşabilir.

*Lazer Tedavisi

Lazer uygulamaları, cilt lekelerinin giderilmesinde en çok başvurulan yöntemlerden biridir. Lazer ışınları, cildin alt katmanlarına kadar inerek melanin birikimlerini hedef alır ve bu bölgelerdeki renk yoğunluğunu azaltır. Uygulama sonrası ciltte hafif kızarıklık veya soyulma gibi geçici reaksiyonlar oluşabilir. Ancak düzenli seanslarla lekelerde belirgin azalma sağlanabilir. Lazer tedavisi, özellikle güneş ve yaşlılık lekelerinde etkili sonuçlar verir.

*Kimyasal Peeling Uygulamaları

Kimyasal peeling, cilt yüzeyine uygulanan özel solüsyonlarla üst tabakanın soyulması ve alttan taze, lekesiz bir cildin ortaya çıkarılması esasına dayanır. Bu yöntemle hem ölü deriler temizlenir hem de cilt tonu eşitlenir. Hafif ve orta düzeydeki lekelerde etkili olabilir. Ancak her cilt tipine uygun olmayabileceği için mutlaka uzman önerisiyle yapılmalıdır. Peeling sonrası cilt güneşe karşı hassas hale geldiğinden, koruyucu önlemler alınmalıdır.

*PRP ve Mezoterapi Uygulamaları

PRP (Platelet Rich Plasma) ve mezoterapi, cilt hücrelerinin yenilenmesini destekleyen uygulamalar arasında yer alır. Kişinin kendi kanından elde edilen plazmanın veya özel vitamin kokteyllerinin cilt altına enjekte edilmesiyle uygulanır. Bu yöntemler sayesinde cildin kendini onarma süreci hızlanır, lekelerin görünümünde zamanla azalma sağlanabilir. Özellikle yorgun, mat ve lekeli ciltlerde canlılık kazandıran destekleyici tedavilerdir.

Cilt Lekeleri İçin En Etkili Leke Giderici Kremler

Cilt lekelerinin tedavisinde kremler sıkça başvurulan yöntemlerden biridir. Ancak her cilt tipine uygun olan tek bir krem yoktur. Bu yüzden leke tedavisine başlamadan önce bir dermatoloğa (cilt doktoruna) görünmek en doğru adım olur. Çünkü bazı lekeler hafif yapılı kremlerle azalırken, bazıları daha güçlü içerikler gerektirebilir.

Doktorun size özel olarak verdiği kremler, cildin ihtiyacına göre hazırlandığı için genellikle daha etkili ve güvenlidir. Bunun yanında, leke karşıtı kremlerin içeriğine dikkat etmek de önemlidir. Bir kremde şu özellikler varsa, lekeler üzerinde daha iyi etki gösterebilir:

  • Cildi soyup yenileyen maddeler: Cildin üst katmanını nazikçe temizler, ölü derilerin atılmasına yardım eder. Bu sayede cilt zamanla canlanır ve lekeler açılabilir.
  • Cilt tonunu dengeleyen içerikler: Cildin koyu bölgelerini aydınlatmaya ve renk eşitsizliğini azaltmaya yardımcı olur.
  • Cildi koruyan antioksidanlar: Özellikle C vitamini gibi maddeler, hem lekelerin azalmasına hem de yeni leke oluşumunun önlenmesine destek olur.
  • Cildi yatıştıran maddeler: Hassas ciltler için önemlidir. Bu tür kremler cildi tahriş etmeden, sakinleştirerek bakım yapar.

Kremlerin işe yaraması için düzenli kullanmak ve sabırlı olmak gerekir. Leke tedavisi genellikle hemen sonuç vermez. Ciltteki yenilenme süreci birkaç hafta sürebilir. Bu süreçte güneş ışınlarından korunmak çok önemlidir. Güneşe karşı koruma olmadan kullanılan hiçbir krem tam olarak işe yaramaz.

Cilt lekelerinde doğal tedavi yöntemleri

Cilt Lekelerine Doğal Çözümler

Cilt lekeleri için uygulanan doğal yöntemler, kimyasal içeriklerden uzak durmak isteyen kişiler tarafından sıkça tercih edilir. Doğada bulunan bazı meyve, bitki ve doğal malzemeler; düzenli ve doğru kullanıldığında ciltteki ton farklılıklarını azaltabilir, cilde daha canlı bir görünüm kazandırabilir. Ancak bu yöntemlerin etkisi kişiden kişiye değişebilir ve tıbbi tedavinin yerini almaz. Bu yüzden doğal yöntemler, genellikle destekleyici ve önleyici olarak düşünülmelidir.

1. Limon Suyu ile Renk Açıcı Etki

Limon, yüksek oranda C vitamini ve doğal asit içerdiğinden ciltte hafif beyazlatıcı etki yaratabilir. Özellikle güneş lekeleri ve yüzeysel cilt kararmalarında hafif açılma sağlayabilir. Ancak doğrudan uygulandığında ciltte yanma ve tahrişe yol açabileceği için dikkatli kullanılmalıdır.

Nasıl uygulanır?
Taze limon suyu pamuk yardımıyla lekeli bölgeye hafifçe sürülür. 5-10 dakika bekletildikten sonra cilt bol suyla durulanır. Haftada 2 kez uygulanabilir. Uygulama sonrası mutlaka güneşten korunmak gerekir.

Dikkat: Hassas ciltlerde tahrişe neden olabilir. İlk denemede cildin küçük bir kısmında test edilmesi önerilir.

2. Aloe Vera ile Cilt Onarımı ve Rahatlatma

Aloe vera bitkisi, antioksidanlar ve nemlendirici bileşenler açısından oldukça zengindir. Düzenli kullanıldığında ciltteki iltihaplanmaları azaltır, hücre yenilenmesini destekler ve zamanla cilt rengini eşitlemeye yardımcı olur.

Nasıl uygulanır?
Bitkiden kesilen taze yaprak içindeki jel doğrudan cilde sürülür. Yaklaşık 15-20 dakika bekletilip durulanır. Hazır aloe vera jelleri de kullanılabilir ancak katkısız olmasına dikkat edilmelidir.

Dikkat: Aloe vera genellikle iyi tolere edilse de, nadiren alerjik reaksiyonlara neden olabilir.

3. Yoğurt ve Yulaf Ezmesi Maskesi ile Nazik Peeling

Yoğurt; içerdiği laktik asit sayesinde cildin ölü hücrelerden arınmasına yardımcı olurken, yulaf ezmesi ise doğal bir peeling işlevi görür. Bu iki malzeme birlikte kullanıldığında cilt hem temizlenir hem de yumuşar.

Nasıl uygulanır?
Bir tatlı kaşığı yoğurt ile bir çay kaşığı yulaf ezmesi karıştırılır. Elde edilen karışım dairesel hareketlerle lekeli bölgeye uygulanır. 15 dakika bekletildikten sonra ılık suyla durulanır. Haftada 2-3 kez uygulanabilir.

Dikkat: Peeling sonrası güneş koruyucu kullanmak önemlidir.

4. Bitkisel Yağlarla Besleyici Destek

Cildi besleyen ve onaran bazı doğal yağlar, leke görünümünü azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle gece yatmadan önce uygulandıklarında, cildin kendini yenileme sürecini destekleyebilirler.

Nasıl uygulanır?
Temiz cilde birkaç damla doğal yağ nazikçe masaj yaparak uygulanır. Cilt tipine göre günlük ya da haftalık uygulama sıklığı ayarlanabilir.

Dikkat: Yağlar gözenekleri tıkayabileceği için aşırı kullanımdan kaçınılmalı ve cilt temizliği ihmal edilmemelidir.

5. Patates Suyu ile Cilt Tonunu Dengeleme

Patates, içeriğinde bulunan enzimler sayesinde ciltteki koyu bölgeleri hafifletici etki gösterebilir. Özellikle göz altı morlukları ve yüzeysel lekeler üzerinde dengeleyici bir rolü olabilir.

Nasıl uygulanır?
Çiğ patates rendelenip suyu çıkarılır. Elde edilen su pamuk yardımıyla lekeli bölgeye uygulanır. 10-15 dakika bekletilip suyla durulanır. Haftada birkaç kez kullanılabilir.

Dikkat: Hassas ciltlerde hafif kızarıklık yapabilir, öncesinde test edilmesi önerilir.

Doğal Yöntemler Tek Başına Yeterli Olmayabilir

Doğal çözümler, kimyasal içermemeleri ve evde kolaylıkla uygulanabilir olmalarıyla avantaj sağlar. Ancak lekelerin tamamen yok olması için her zaman yeterli olmayabilir. Özellikle uzun süredir var olan, derin veya hormonal kaynaklı lekeler için profesyonel tedaviler daha etkili olabilir. En iyi sonucu elde etmek için doğal yöntemlerle birlikte güneşten korunmak, sağlıklı beslenmek ve cilt bakımını aksatmamak önemlidir.

Cilt lekeleri nasıl tedavi edilir?

Güneş Lekeleri Nasıl Geçer?

Güneş lekeleri, ciltte uzun süreli güneşe maruz kalmanın sonucunda ortaya çıkan koyu renkli, düzensiz sınırlı pigment oluşumlarıdır. Genellikle yüz, alın, yanak, burun üzeri, eller ve dekolte gibi güneşle sık temas eden bölgelerde görülür. Bu lekeler zamanla daha belirgin hale gelebilir ve kişinin cilt tonunu düzensiz göstererek estetik kaygılara neden olabilir. Ancak iyi haber şu ki, güneş lekelerini hafifletmek ve görünümünü azaltmak mümkündür.

Güneş lekeleriyle mücadelede ilk adım, yeni lekelerin oluşmasını engellemektir. Çünkü cilt lekeleri neden olur? sorusunun en büyük sebeplerinden biri güneşin zararlı ışınlarıdır. Bu nedenle güneşe çıkmadan önce her mevsim düzenli olarak güneş koruyucu kullanmak son derece önemlidir. Geniş spektrumlu ve cilt tipine uygun koruyucu ürünler tercih edilmeli, gerekirse gün içinde tazelenmelidir. Bunun yanında doğrudan güneşe maruz kalınan saatlerde gölgede kalmak, şapka veya gözlük gibi koruyucular kullanmak da alınabilecek basit ama etkili önlemler arasındadır.

Var olan güneş lekelerinin görünümünü hafifletmek için evde uygulanabilecek bazı doğal yöntemler de destekleyici olabilir. Özellikle C vitamini açısından zengin olan limon, yoğurt, patates suyu gibi doğal içerikler; cilt tonunu açıcı etkiler gösterebilir. Ancak bu malzemeler cildi güneşe karşı hassaslaştırabileceğinden, yalnızca akşam saatlerinde ve dikkatli şekilde uygulanmalıdır. Cilt tipine uygun olarak seçilen doğal peelingler ve cilt yenileyici bakım kürleri, ölü hücreleri uzaklaştırarak leke görünümünü zamanla azaltabilir.

Güneş lekeleri, bazen yüzeysel olmayıp cildin alt katmanlarında daha derin pigment birikimi şeklinde olabilir. Bu gibi durumlarda doğal yöntemlerin yanı sıra uzman doktorlar tarafından önerilen tedaviler daha etkili olabilir. Bu tedaviler arasında kimyasal peeling, mikro iğneleme, lazer uygulamaları veya cildi yenileyen medikal bakım yöntemleri yer alır. Bu işlemler genellikle kış aylarında yapılır ve sonrasında ciddi bir güneşten korunma süreci gerektirir.

Unutulmaması gereken en önemli nokta şudur: Güneş lekelerinin oluşumunu engellemek, tedavi etmekten her zaman daha kolaydır. Bu nedenle cilt bakım rutinine mutlaka güneş koruması eklenmeli, cildin ihtiyacına uygun bakım ürünleriyle desteklenmelidir. Lekeler bir anda kaybolmasa da sabırlı ve düzenli bir bakım sayesinde zamanla açılır, cilt daha canlı ve sağlıklı bir görünüm kazanır.

Lazerle Cilt Lekesi Tedavisi

Cilt lekelerinin tedavisinde en çok tercih edilen yöntemlerden biri lazer uygulamalarıdır. Özellikle uzun süredir geçmeyen, koyu renkli veya güneş, yaşlanma, hamilelik gibi nedenlerle oluşan inatçı lekelerde lazer tedavisi etkili sonuçlar verebilir. Lazer ışığı, ciltteki koyu pigmentlere odaklanarak onları parçalar ve zamanla vücudun doğal yollarla bu pigmentleri atmasına yardımcı olur. Bu sayede cilt tonu eşitlenir, lekeler belirgin şekilde azalır ve daha aydınlık bir görünüm elde edilir.

Leke tedavisinde lazer işe yarar mı?

Evet, lazer tedavisi özellikle derin yerleşimli, yüzeysel yöntemlerle açılmayan cilt lekelerinde işe yarar. Cilt tipi, lekenin rengi ve derinliğine göre farklı lazer türleri kullanılır. Bazı kişilerde birkaç seansta gözle görülür iyileşme sağlanırken, bazı cilt tiplerinde daha uzun süreç gerekebilir. En iyi sonucu almak için lazer uygulaması mutlaka bu konuda uzmanlaşmış bir dermatolog ya da estetisyen tarafından yapılmalıdır. Ayrıca lazer tedavisinden sonra cilde iyi bakmak ve güneşten sıkı korunmak çok önemlidir. Aksi takdirde lekeler geri dönebilir veya yeni lekeler oluşabilir.

Lazer sonrası ciltte iz kalır mı?

Genel olarak doğru teknikle ve doğru cilt tipine uygulanan lazer tedavilerinde kalıcı iz oluşmaz. Ancak işlem sonrası ciltte birkaç gün sürebilen hafif kızarıklık, kabuklanma ya da pullanma gibi geçici etkiler olabilir. Cildin hassas yapısına göre bu etkiler kişiden kişiye değişebilir. Lazer sonrası cilt yenilenme sürecindeyken güneşten korunulmaz ya da önerilen bakıma uyulmazsa, ciltte tahriş, renk değişimi veya nadiren lekelenme gibi sorunlar yaşanabilir. Bu yüzden işlemi yaptırmadan önce uzman kişiden detaylı bilgi almak, sonrasında da cildi düzenli olarak nemlendirmek, güneşten korumak ve önerilen bakım rutinini ihmal etmemek gerekir.

Hamilelik (Gebelik) Lekeleri Nasıl Geçer?

Hamilelik sürecinde hormonal değişiklikler nedeniyle ciltte koyu, düzensiz lekeler oluşabilir. Bu lekeler genellikle yüzde, boyunda ve ellerde görülür ve “gebelik lekesi” veya tıbbi adıyla melazma olarak adlandırılır. Doğum sonrası bu lekelerin bir kısmı zamanla kendiliğinden azalabilir, ancak tamamen geçmeyebilir. Lekelerin hafiflemesi için güneşten korunmak çok önemlidir. Ayrıca düzenli ve doğru cilt bakımı yapılmalı, cildi yenileyici doğal yöntemler desteklenebilir. Ancak gebelik sırasında cilt bakım ürünleri ve tedavi yöntemleri konusunda dikkatli olunmalı, doktor onayı olmadan yeni ürünler kullanılmamalıdır.

Doğum Sonrası Yüzde Kalan Lekeler

Doğum sonrası hormonal dalgalanmalar devam ettiği sürece lekeler kalıcı olabilir veya zamanla açılabilir. Cilt, gebelik öncesine kıyasla daha hassas olabilir ve güneş ışınlarına karşı korumasız kalındığında lekeler daha belirginleşir. Doğumdan sonra, özellikle ilk 6 ay boyunca cildi güneşten korumak ve nazik bakım yapmak lekelerin hafiflemesinde etkilidir. Ayrıca, cilt yenileyici beslenme ve düzenli nemlendirme de iyileşme sürecini hızlandırır.

Melazma Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir?

Melazma, özellikle kadınlarda, hormonal değişikliklerin tetiklediği, ciltte kahverengi veya gri-mavi tonlarında, simetrik ve düzensiz şekilli lekelerin oluştuğu bir cilt problemidir. Gebelik, doğum kontrol hapları, güneş ışığı ve stres melazmayı tetikleyebilir. Tedavide temel amaç lekelerin rengini açmak ve yenilenmeyi hızlandırmaktır. Bu süreçte güneşten korunmak, cilt tipine uygun hafif peelingler, cilt yenileyici bakım ürünleri ve doktor kontrolünde uygulanacak medikal yöntemler tercih edilir. Melazma tedavisi sabır gerektirir ve genellikle birkaç ay sürer.

Emziren Anneler İçin Güvenli Tedavi Yöntemleri

Emzirme döneminde anne ve bebeğin sağlığı öncelikli olduğundan, kullanılan ürünlerin ve uygulamaların güvenli olması gerekir. Bu dönemde güçlü kimyasallar içeren tedaviler ve bazı lazer uygulamaları önerilmez. Emziren anneler için güneşten korunma, hafif cilt temizleyiciler, doğal içerikli nemlendiriciler ve doktor önerisiyle düşük riskli medikal ürünler güvenle kullanılabilir. Ayrıca, doktor kontrolünde yapılan hafif kimyasal peelingler veya lazerlerin uygunluğu değerlendirilebilir. Emzirme sürecinde her türlü tedavi mutlaka uzman görüşü alınarak planlanmalıdır.

Sivilce Lekeleri Nasıl Geçer?

Sivilce lekeleri, ciltte sivilce iyileştikten sonra kalan koyu, kahverengi ya da kırmızımsı renk değişiklikleridir. Bu lekeler, özellikle ciltteki iltihap ve hasar derin olduğunda daha belirgin olur. Sivilce lekeleri genellikle zamanla kendiliğinden azalabilir, ancak bazen birkaç ay hatta yıl sürebilir. Lekelerin kalıcı olmaması için sivilce döneminde cildi tahriş etmekten kaçınmak, sivilceyi sıkmamak çok önemlidir. Doğru bakım ve uygun ürün kullanımı ile lekelerin görünümü azaltılabilir.

Sivilce Sonrası Oluşan Kahverengi Lekeler

Sivilce sonrası oluşan kahverengi lekeler, ciltteki melanin pigmentinin sivilce iltihabı nedeniyle artması sonucu oluşur. Bu lekeler “post-enflamatuar hiperpigmentasyon” olarak adlandırılır ve özellikle koyu tenli kişilerde daha yaygındır. Bu lekeler genellikle güneş ışığına maruz kalınca daha koyu ve belirgin hale gelir. Bu yüzden güneşten korunmak, leke tedavisinde temel adımdır.

Cilt Soyucu Ürünler İşe Yarar mı?

Cilt soyucu ürünler, ölü deriyi atmaya ve cildin yenilenme sürecini hızlandırmaya yardımcı olarak lekelerin açılmasını destekler. Bu ürünler içinde glikolik asit, salisilik asit, laktik asit gibi AHA ve BHA asitleri bulunabilir. Doğru ürünler ve düzenli kullanım, sivilce lekelerinin azalmasında etkili olabilir. Ancak aşırı kullanımı cildi tahriş edebilir, kızarıklık ve soyulma yapabilir. Bu nedenle, cilt tipi ve lekelerin durumuna uygun ürünlerin seçilmesi ve kullanım talimatlarına dikkat edilmesi önemlidir. Özellikle hassas ciltliler, kullanmadan önce uzman görüşü almalıdır.

Ek Öneriler

  • Güneş koruyucu kullanmak, hem yeni lekelerin oluşmasını engeller hem de mevcut lekelerin koyulaşmasını önler.
  • Sabırlı olmak gerekir; sivilce lekeleri zamanla azalır ama hemen geçmeyebilir.
  • Cildi nemli tutmak, iyileşme sürecini hızlandırır.
  • Sivilce lekeleri için evde uygulanabilecek hafif peelingler ve doğal cilt açıcı içerikler destekleyici olabilir.
  • Derin veya inatçı lekelerde dermatolog desteğiyle medikal tedavi seçenekleri değerlendirilebilir.

Sivilce Lekeleri İçin Doğal Tedavi Yöntemleri

  • Aloe Vera: Yatıştırıcı ve yenileyici özellikleriyle bilinir. Taze aloe vera jeli, lekeli bölgeye düzenli uygulanabilir. Cildi nemlendirir ve iyileşme sürecini destekler.
  • Bal: Antibakteriyel ve nemlendirici özellikleri vardır. Bal, hafif lekelerin açılmasına yardımcı olabilir. Temiz cilde ince bir tabaka olarak sürülüp 10-15 dakika bekletildikten sonra yıkanabilir.
  • Limon Suyu: Doğal bir cilt açıcıdır ancak hassas ciltlerde tahrişe neden olabilir. Bu nedenle çok dikkatli ve seyreltilmiş olarak kullanılmalıdır. Güneşe çıkmadan önce uygulanmamalıdır.
  • Yeşil Çay: Antioksidan açısından zengindir. Soğutulmuş yeşil çay poşetleri lekeli bölgeye uygulanabilir. Ciltteki iltihabı azaltmaya yardımcı olur.
  • Zerdeçal: Antiinflamatuar etkisi sayesinde ciltteki lekelerin hafiflemesine destek olur. Bal ile karıştırılarak maske şeklinde kullanılabilir.

Doğal çözümler genellikle yumuşak etkilidir ve düzenli kullanım gerektirir. Ayrıca, herkesin cilt tipi farklı olduğundan, özellikle hassas ciltlilerin yeni bir yöntemi denemeden önce küçük bir bölgede test yapmaları önerilir. Ciddi ya da inatçı lekelerde mutlaka dermatolog desteği alınmalıdır.

Cilt Lekelerinden Korunma Yolları

Cilt lekelerinden korunmanın en etkili yolu, lekeler oluşmadan önce cildi doğru şekilde korumaktan geçer. Güneş ışınları, hormonal değişiklikler, yanlış ürün kullanımı, yetersiz temizlik ve sağlıksız beslenme gibi pek çok faktör ciltte renk değişimlerine neden olabilir. Özellikle yaz-kış demeden güneşten korunmak, günlük nemlendirici ve temizlik rutinini aksatmamak büyük önem taşır. Güneşin en yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamak, şapka ve gözlük gibi fiziksel koruyucular kullanmak, cilde uygun güneş koruyucu ürünler tercih etmek bu noktada oldukça etkilidir.

Bunun yanında hormon dengesizlikleri, özellikle ergenlik, hamilelik ya da bazı ilaç kullanımları gibi dönemlerde cildi lekelere karşı daha hassas hale getirebilir; bu dönemlerde daha dikkatli olmak gerekir. Ayrıca cildi yormayan, pH dengeli ve sade içerikli bakım ürünleri kullanmak, aşırı kimyasal içeren kozmetiklerden uzak durmak da cilt sağlığını korumada önemlidir. Sağlıklı beslenme, bol su içmek, vitamin ve mineral eksikliklerini gidermek, alkol ve sigaradan uzak durmak da cildin lekesiz kalmasına katkı sağlar. Son olarak, ciltte oluşan yeni lekeleri ya da renk değişimlerini fark ettiğinizde zaman kaybetmeden bir uzmana danışmak, olası bir hastalığın erken teşhisi açısından oldukça değerlidir. Unutmayın, düzenli ve bilinçli bakım sayesinde cildiniz uzun süre sağlıklı, parlak ve lekesiz kalabilir.

Cilt lekeleri Hangi Hastalığın Belirtisi Olabilir?

Cilt lekeleri neden olur sorusu, sadece dış etkenlerle sınırlı kalmaz; bazen iç organlarda veya vücudun dengesinde ortaya çıkan sorunlar da ciltte lekelenmelere yol açabilir. Bu lekeler, farkında olunmayan bir hastalığın belirtisi olabilir ve bu yüzden dikkate alınmaları gerekir. Özellikle ani ortaya çıkan, kısa sürede büyüyen ya da kaşıntılı ve kabarık olan lekeler mutlaka bir doktora gösterilmelidir.

1. Karaciğer Problemleri

Karaciğer, vücuttaki toksinleri temizleyen önemli bir organdır. Karaciğerde yağlanma, hepatit gibi hastalıklar ya da uzun süreli ilaç kullanımı cildin rengini etkileyebilir. Bu durumda ciltte sarımsı lekeler ya da genel bir renk değişimi gözlemlenebilir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler: Göz aklarında sararma, mide şişkinliği, halsizlik gibi şikâyetlerle birlikte ciltte lekelenme varsa karaciğer kontrolü gerekebilir.

2. Diyabet (Şeker Hastalığı)

Diyabet, kan şekeri dengesizliği nedeniyle cildin bazı bölgelerinde koyulaşmaya neden olabilir. Özellikle boyun, koltuk altı ve kasık gibi kıvrımlı bölgelerde görülen kahverengi lekeler, bu hastalığın erken belirtilerinden biri olabilir. Bu durum “akantosis nigrikans” olarak bilinir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler: Lekeler dışında sık susama, yorgunluk, ani kilo değişimi gibi belirtiler de varsa bir doktora başvurmak gerekir.

3. Tiroid Hastalıkları

Tiroid bezinin az veya fazla çalışması, cilt sağlığını doğrudan etkileyebilir. Hipotiroidi (tiroidin yavaş çalışması) durumunda ciltte kuruluk, solgunluk ve matlık görülürken, bazı kişilerde pigment değişimleriyle lekeler oluşabilir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler: Yorgunluk, saç dökülmesi, kilo alımı gibi belirtiler varsa tiroid testleri yaptırmak faydalı olabilir.

4. Cilt Kanseri (Melanom)

Her leke zararsız değildir. Özellikle ben şeklindeki lekelerde ani değişiklikler, büyüme, kenarlarının düzensizleşmesi, renk değişimi veya kanama gibi durumlar varsa cilt kanseri açısından değerlendirilmelidir. Melanom adı verilen cilt kanseri, erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler: Yeni çıkan benler, hızla büyüyen koyu lekeler, kabuklanan veya kanayan noktalar mutlaka dermatolog tarafından incelenmelidir.

5. Vitamin ve Mineral Eksiklikleri

B12, demir, D vitamini gibi bazı vitamin eksiklikleri ciltte lekelenmeye, soluk görünüme veya kuruluğa yol açabilir. Özellikle B12 eksikliğinde ellerde ve yüzde renk değişiklikleri ortaya çıkabilir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler: Yorgunluk, unutkanlık, baş dönmesi gibi belirtilerle birlikte ciltte değişim varsa basit bir kan testiyle eksiklik kontrol edilebilir.

6. Alerjik Reaksiyonlar ve Cilt Hastalıkları

Bazı cilt hastalıkları (egzama, sedef, vitiligo gibi) ya da alerjik reaksiyonlar da lekelenmelere neden olabilir. Bu tür lekeler genellikle kaşıntılıdır ve zamanla pul pul dökülme gibi belirtilerle kendini gösterir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler: Belirli yiyecekler, ilaçlar veya kimyasallarla temas sonrası oluşan lekeler için alerji testleri yaptırmak gerekebilir.

Ne Zaman Doktora Başvurulmalı?

  • Leke aniden çıktıysa veya hızla büyüyorsa
  • Kenarları düzensiz, rengi değişken ya da yüzeyi kabukluyorsa
  • Leke kaşınıyor, kanıyor ya da kabarıyorsa
  • Eşlik eden halsizlik, iştahsızlık, ateş gibi belirtiler varsa

Bu gibi durumlarda vakit kaybetmeden bir doktora başvurulması gerekir.

Cilt Gençleştirme yöntemlerinden biri olan PRP ile ilgili makalemize göz atmanızı tavsiye ederiz. Linki TIKLAYINIZ.

Cilt Lekeleri İçin Hangi Doktora Gidilir?

Ciltte oluşan lekeler için en doğru ve güvenilir tedavi yolu, dermatoloji uzmanına başvurmaktır. Dermatologlar, cilt sağlığı ve hastalıkları konusunda uzmanlaşmış tıp doktorlarıdır ve lekelerin nedenini teşhis edip uygun tedavi yöntemlerini belirlerler. Eğer leke kozmetik bir sorun olarak değerlendirilirse, estetik dermatoloji ya da medikal estetik bölümleri devreye girebilir. Burada lazer, kimyasal peeling ve diğer yenileyici işlemler uygulanır.

Devlet Hastanesinde Leke Tedavisi Mümkün Mü?

Evet, devlet hastanelerinde cilt lekelerinin tedavisi mümkündür. Devlet hastanelerinde bulunan dermatoloji bölümleri, ciltteki lekelerin teşhisi ve medikal tedavisini gerçekleştirir. İlk muayene sırasında lekenin tipi ve nedeni belirlenir, ardından uygun tedavi planlanır.

Ancak lazer tedavisi ve ileri estetik işlemler her devlet hastanesinde bulunmayabilir. Bu tür ileri tedaviler genellikle büyük şehirlerdeki tam donanımlı hastanelerde veya üniversite hastanelerinde yapılmaktadır. Devlet hastanelerinde tedavi ücretsiz veya SGK kapsamında olduğu için bazen randevu ve tedavi süreçleri özel kliniklere göre daha uzun sürebilir.

Yine de ekonomik olarak devlet hastaneleri, cilt lekeleri konusunda temel tedavi ve danışmanlık için güvenilir bir seçenektir. Daha hızlı veya özel lazer uygulamaları için özel klinikler tercih edilebilir.

Sonuç olarak, cilt lekeleri için öncelikle dermatoloji uzmanına danışmak ve ardından gerekirse medikal estetik veya lazer merkezlerine yönlendirilmek en doğru yaklaşım olacaktır.

 

Tiroid Bezi Nedir? Zehirli Guatr Belirtileri ve Tedavisi

Tiroid bezi, vücut sağlığını doğrudan etkileyen hayati öneme sahip bir organdır. Ancak çoğu kişi bu küçük bezin görevlerini ve neden bu kadar önemli olduğunu yeterince bilmez. Günlük yaşamda fark etmeden yaşanan birçok belirti, aslında tiroidle ilgili bir sorunun işareti olabilir. Bu yazıda, tiroid bezinin görevlerinden, tiroid hastalıklarının belirtilerine ve tedavi yöntemlerine kadar merak edilen tüm konuları anlaşılır bir dille ele alacağız. Eğer siz de “Tiroid hastalığı nedir?” ya da “Tiroid belirtileri nelerdir?” gibi soruların yanıtlarını arıyorsanız, bu yazı size yol gösterebilir.

Tiroid Bezi Nedir, Ne İşe Yarar?

Tiroid bezi, boynun ön kısmında yer alan ve kelebek şeklinde bir iç salgı bezidir. Endokrin sistemin bir parçası olan bu bez, vücuttaki metabolizma hızını düzenleyen hormonları üretir. Tiroid bezinden salgılanan başlıca hormonlar T3 (triiyodotironin) ve T4 (tiroksin) hormonlarıdır. Bu hormonlar vücudun enerji üretimini, ısı dengesini, kalp atış hızını, kas fonksiyonlarını ve hatta ruh halini doğrudan etkiler. Tiroid bezinin az ya da çok çalışması, birçok sistemi etkileyen sağlık sorunlarına yol açabilir.

Tiroid Hastalıkları Nelerdir?

Tiroidle ilgili en sık karşılaşılan hastalıklar şunlardır:

  • Hipotiroidi: Tiroid bezinin az hormon üretmesi.
  • Hipertiroidi: Tiroid bezinin fazla hormon üretmesi.
  • Tiroid Nodülü: Tiroid dokusu içinde oluşan kitleler.
  • Tiroidit: Tiroid bezinin iltihaplanması.
  • Tiroid Kanseri: Tiroid hücrelerinin kontrolsüz çoğalması.
  • Guatr: Tiroid bezinin büyümesi.

Her bir hastalık farklı belirtilerle ortaya çıkar ve özel tedavi yöntemleri gerektirir.

Tiroid Belirtileri Nelerdir?

Tiroid hastalıklarında görülen belirtiler, bezin az ya da çok çalışmasına göre değişkenlik gösterir.

Hipotiroidi Belirtileri Nelerdir?

Hipotiroidi, tiroid bezinin yeterli miktarda tiroid hormonu üretememesi sonucu metabolizmanın yavaşlamasıyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu durum, vücudun birçok fonksiyonunu etkiler ve çeşitli belirtilerle kendini gösterir. Hipotiroidi belirtileri genellikle sinsi gelişir ve zamanla artar. En sık görülen belirtiler ve nedenleri şu şekildedir:

  • Sürekli Halsizlik ve Yorgunluk: Tiroid hormonu eksikliği, vücudun enerji üretimini azaltır. Bu nedenle hastalar gün içinde sürekli yorgun ve halsiz hisseder.

  • Nedensiz Kilo Alma: Metabolizma yavaşlar, kalori yakımı azalır. Kişi, diyet yapmasa bile kilo alabilir.

  • Soğuğa Karşı Hassasiyet (Üşüme): Vücut ısısı düşer, hastalar soğuk havalarda veya normal ortam sıcaklığında bile üşürler.

  • Depresyon ve Ruhsal Durgunluk: Tiroid hormonlarının azalması, duygusal bozukluklara, depresyona ve genel ruh hali düşüklüğüne neden olabilir.

  • Ciltte Kuruluk ve Solukluk: Hipotiroidide cilt kurur, kalınlaşır ve renginde solgunluk görülür.

  • Saç Dökülmesi ve Saçta Matlaşma: Saçlar zayıflar, dökülür ve parlaklığını kaybeder.

  • Kabızlık: Metabolizmanın yavaşlamasıyla sindirim sistemi yavaş çalışır, kabızlık sık yaşanır.

  • Adet Düzensizlikleri: Kadınlarda adet kanamaları seyrekleşebilir veya düzensizleşebilir.

  • Ses Kısıklığı: Tiroid bezinin büyümesi ya da hormon eksikliğine bağlı olarak ses tellerinde kalınlaşma, ses kısıklığına yol açabilir.

  • Kalp Atışlarının Yavaşlaması (Bradikardi): Tiroid hormonlarının azalması kalp hızını düşürür, bu da halsizlik ve baş dönmesi gibi şikayetlere sebep olabilir.

  • Yüzde ve Göz Çevresinde Şişlik (Ödem): Hipotiroidide vücutta su tutulur, özellikle yüz ve göz çevresinde belirgin şişlik oluşabilir.

  • Hafıza Zayıflığı, Unutkanlık ve Dalgınlık: Beyin fonksiyonları yavaşlar, konsantrasyon ve hafıza problemleri yaşanabilir.

  • Kas Ağrıları ve Kramplar: Kaslar güçsüzleşir, ağrır ve kramplar oluşabilir.

  • El ve Ayaklarda Soğukluk: Dolaşımın yavaşlaması nedeniyle üşüme hissi olur.

  • Tırnaklarda Kırılganlık: Tırnaklar zayıflar, kolay kırılır.

  • Uyku Hali ve Gündüz Uykulu Olma: Yorgunlukla birlikte gün içinde aşırı uyku ihtiyacı duyulabilir.

Tiroid Ultrasonu

Hipotiroidi Belirtileri Ne Zaman Ortaya Çıkar?

Belirtiler genellikle yavaş ve sinsi bir şekilde gelişir. Bu nedenle çoğu kişi yıllarca hipotiroidi olduğunu fark etmeyebilir. Genellikle kan testi ile (TSH ve serbest T4) tanı konur.

Kimlerde Daha Sık Görülür?

  • Kadınlarda

  • 50 yaş üzeri bireylerde

  • Haşimato hastalığı gibi otoimmün tiroid hastalığı olanlarda

  • Tiroid ameliyatı geçirenlerde

  • Radyoterapi görmüş kişilerde

  • Ailesinde tiroid hastalığı görülenlerde

Hipotiroidi Beslenme Önerileri

Hipotiroidi, tiroid bezinin yeterince hormon üretememesiyle metabolizmanın yavaşlaması durumudur. Bu durumda beslenme, metabolizmayı desteklemek ve kilo kontrolünü sağlamak için önemlidir.

Nelere Dikkat Edilmeli?

  • İyot Alımı: Hipotiroidi hastalarında iyot alımı önemlidir, ancak çok fazla iyot da sorun yaratabilir. İyotlu tuz, deniz ürünleri dengeli şekilde tüketilmelidir.

  • Selenyum ve Çinko: Tiroid hormonlarının yapımını destekler. Ceviz, fındık, deniz ürünleri, tam tahıllar ve tohumlar önemli besinlerdir.

  • Lifli Gıdalar: Kabızlık şikayetini azaltmak için sebze, meyve ve tam tahıllar gibi lifli besinler tüketmek önemlidir.

  • Gluten: Bazı hipotiroidi hastalarında gluten hassasiyeti olabilir, özellikle Haşimato hastalarında glutensiz beslenme faydalı olabilir.

  • Kreuzer (Goitrojen) İçeren Besinler: Brokoli, lahana, karnabahar gibi sebzeler tiroid fonksiyonunu etkileyebilir. Ancak pişirildiğinde etkileri azalır, bu yüzden tamamen kesmek gerekmez.

  • Düzenli Su Tüketimi: Metabolizmanın düzenli çalışması için su içmek önemlidir.

  • Şeker ve İşlenmiş Gıdalardan Kaçının: Bu tür besinler kilo alımını artırabilir ve genel sağlığı olumsuz etkileyebilir.

Hipotiroidi beslenmesinde kişisel farklılıklar olabilir. En doğru beslenme planı için doktor veya diyetisyenle görüşmek önemlidir.

Hipertiroidi Belirtileri Nelerdir?

Hipertiroidi, tiroid bezinin gereğinden fazla tiroid hormonu üretmesi sonucu ortaya çıkan ve vücudun metabolizmasını hızlandıran bir hastalıktır. Bu hormonun fazlalığı, birçok organ ve sistemi etkileyerek çeşitli belirtilerin görülmesine neden olur. Hipertiroidi belirtileri genellikle yavaş yavaş başlar ve kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Aşağıda hipertiroidinin en sık görülen belirtileri ve nedenleri detaylı olarak açıklanmıştır:

  • Hızlı Kalp Atışı (Taşikardi) ve Çarpıntı: Tiroid hormonlarının artması kalp hızını yükseltir. Bu durum dinlenme sırasında bile kalp atışlarının hızlı ve düzensiz olmasına, çarpıntı hissine yol açar. Uzun vadede kalp sorunlarına zemin hazırlayabilir.

  • Ellerde Titreme: Hipertiroidi metabolizmayı hızlandırdığı için sinir sistemi de etkilenir. Bu da ellerde istemsiz titremeler şeklinde kendini gösterebilir.

  • Sinirlilik, Huzursuzluk ve Anksiyete: Tiroid hormonlarının fazlalığı sinir sisteminin aşırı uyarılmasına neden olur. Bu durum, kişinin kolay sinirlenmesine, endişe artışına ve ruh halinde dalgalanmalara sebep olabilir.

  • Ani Kilo Kaybı: Metabolizma hızlandığından vücut, normalden daha fazla kalori yakar. Kişi iştahında artış olmasına rağmen kilo verebilir.

  • Aşırı Terleme ve Sıcağa Tahammülsüzlük: Vücut ısısı yükselir, hastalar genellikle sıcak ortamları rahatsız edici bulur ve aşırı terler.

  • Sindirim Sistemi Problemleri (İshal veya Sık Dışkılama): Bağırsak hareketleri hızlandığından sık dışkılama veya ishal görülebilir.

  • Uyku Problemleri: Hipertiroidi uykusuzluk ve uyku kalitesinde azalma ile sonuçlanabilir. Hastalar uyuyamama, gece sık sık uyanma gibi sorunlar yaşar.

  • Kas Zayıflığı: Özellikle kollar ve bacaklarda güçsüzlük, çabuk yorulma hissi oluşur. Bu, kasların normal işlevlerini yapamamasına neden olur.

  • Adet Düzensizlikleri: Kadınlarda adet kanamalarının seyrekleşmesi veya çok kısa sürede adet görme gibi düzensizlikler ortaya çıkar.

  • Ciltte İncelme ve Saç Dökülmesi: Tiroid hormonlarının fazlalığı cilt yapısını değiştirir, cilt ince ve hassas hale gelirken saçlar da dökülebilir ve incelir.

  • Boyunda Şişlik (Guatr): Tiroid bezinin büyümesi sonucu boyunda belirgin bir şişlik oluşabilir. Bu şişlik nefes alma veya yutkunma güçlüğüne yol açabilir.

  • Göz Belirtileri (Egzoftalmi): Özellikle Graves hastalığına bağlı hipertiroidide, gözler dışa doğru çıkar, göz çevresinde kızarıklık, kuruluk, sulanma ve görme problemleri gelişebilir.

Kimlerde Daha Sık Görülür?

  • Kadınlarda

  • 20-40 yaş arası kişilerde

  • Ailesinde tiroid hastalığı olanlarda

  • Otoimmün hastalığı olanlarda

  • Hamilelik ve doğum sonrası dönemde

  • Yüksek iyot alımında

Tiroidde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Hipertiroidi Beslenme Önerileri

Hipertiroidi, tiroid bezinin aşırı çalışması nedeniyle metabolizmanın hızlandığı bir durumdur. Bu nedenle beslenme, hem vücudu desteklemek hem de semptomları hafifletmek için önemlidir.

Nelere Dikkat Edilmeli?

  • Yeterli Kalori Alımı: Metabolizma hızlandığı için kilo kaybını önlemek adına enerji ihtiyacınızı karşılayacak şekilde beslenmelisiniz.

  • Protein Alımını Artırın: Kas kaybını önlemek için protein açısından zengin yiyecekler tüketin (et, tavuk, balık, yumurta, baklagiller).

  • Kalsiyum ve D Vitamini: Hipertiroidi kemik sağlığını olumsuz etkileyebilir. Süt, yoğurt, peynir gibi kalsiyum kaynaklarına ve güneş ışığı ile D vitamini almaya özen gösterin.

  • Yatıştırıcı Besinler: Muz, yoğurt, yulaf gibi sakinleştirici etkisi olan besinler tercih edin.

  • İyot Tüketimine Dikkat: Aşırı iyot alımı tiroidi daha fazla uyarabilir, bu yüzden iyotlu tuz ve deniz ürünlerini doktorunuzun önerisine göre tüketin.

  • Kafein ve Uyarıcılardan Kaçının: Çay, kahve, enerji içecekleri gibi kafeinli ürünlerini azaltın, çünkü kalp çarpıntısını artırabilir.

  • Bol Su İçin: Vücudun iyi çalışması ve toksinlerin atılması için yeterince su tüketmek önemlidir.

Tiroid Nodülü Neden Olur, Tehlikeli mi?

Tiroid nodülleri, tiroid bezinin içinde gelişen küçük kitlelerdir. Çoğu nodül iyi huyludur ve genellikle belirti vermez. Ancak bazı nodüller hormon üretimine neden olabilir ya da nadiren kanserli olabilir. Nodüllerin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte iyot eksikliği, genetik faktörler ve tiroid iltihapları başlıca nedenler arasındadır.

Tiroid Nodülü Kaç mm Olursa Tehlikeli?

Genellikle 1 cm (10 mm) üzerindeki nodüller daha yakından izlenir. Ultrason, biyopsi ve hormon testleriyle nodülün yapısı değerlendirilir. Kötü huylu olma riski taşıyan nodüller cerrahi olarak çıkarılabilir.

Guatr Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Guatr, tiroid bezinin çeşitli nedenlerle normalden büyük hale gelmesidir. Tiroid bezi, boynun ön kısmında yer alan ve vücudun metabolizmasını düzenleyen hormonları üreten önemli bir organdır. Guatr, tiroid bezinin büyümesi sonucunda boyunda belirgin bir şişlik veya yumru olarak kendini gösterir.

Guatr, tiroid bezinin çalışma durumuna göre farklı şekillerde ortaya çıkabilir:

  • Hipotiroidik Guatr: Tiroid hormonu üretimi yetersizdir.

  • Hipertiroidik Guatr (Zehirli Guatr): Tiroid hormonu aşırı üretilir.

  • Ötiroidik Guatr: Tiroid hormonu üretimi normaldir.

Guatrın Belirtileri Nelerdir?

  • Boyunda Şişlik: En belirgin belirtidir. Tiroid bezinin büyümesiyle boyunda yumru veya şişlik fark edilir.

  • Yutma Güçlüğü: Büyük guatrlarda yemek yutarken zorlanma olabilir.

  • Nefes Almada Zorluk: Tiroid bezinin hava yoluna baskı yapması durumunda nefes alma güçleşebilir.

  • Ses Kısıklığı: Tiroid bezinin sinirlere baskı yapması ses tellerini etkileyebilir.

  • Boyunda Baskı veya Rahatsızlık Hissi: Özellikle büyük guatrlarda hissedilir.

Guatrın belirtileri, büyüklüğüne ve tiroid fonksiyonlarına göre değişiklik gösterir. Bazı kişilerde guatr hiçbir belirti vermeden tesadüfen fark edilir.

Zehirli Guatr Belirtileri

Zehirli guatr, tiroid bezinin aşırı hormon üreterek metabolizmayı hızlandırdığı bir durumdur. Bu nedenle belirtiler genellikle aşırı tiroid hormonu etkilerine bağlıdır:

  • Hızlı kalp atışı, çarpıntı

  • Kilo kaybı (iştah artışına rağmen)

  • Sinirlilik, huzursuzluk, anksiyete

  • Terleme ve sıcak basmaları

  • Titreme (özellikle ellerde)

  • Halsizlik ve kas güçsüzlüğü

  • Uykusuzluk ve dikkat dağınıklığı

  • Gözlerde belirginleşme, kabarıklık (Graves hastalığında)

  • Isıya karşı hassasiyet (sıcakta rahatsızlık)

  • Artan bağırsak hareketleri, ishal

  • Boyunda tiroid bezinin büyümesi (guatr)

Zehirli guatr, tiroid bezinin aşırı hormon üretmesiyle ortaya çıkan bir durumdur ve teşhisi klinik belirtilerin (hızlı kalp atışı, kilo kaybı, terleme, titreme gibi) değerlendirilmesiyle başlar. Doktor fiziki muayenede tiroid bezindeki büyümeyi ve hastanın genel durumunu inceler. Kesin tanı için kan testleri yapılır; burada T3 ve T4 hormonları yüksek, TSH seviyesi ise düşüktür. Ayrıca, otoimmün nedenlere bağlıysa antikor testleri de istenir. Tiroid ultrasonu ile bezin yapısı ve nodüller değerlendirilir, radyoaktif iyot taramasıyla ise hormon üretimindeki aşırı aktif alanlar tespit edilir. Tüm bu veriler bir araya getirilerek zehirli guatr teşhisi konur.

Haşimato Nedir?

Haşimato hastalığı, tiroid bezine karşı gelişen otoimmün bir hastalıktır. Vücudun bağışıklık sistemi, yanlışlıkla tiroid hücrelerine saldırır ve tiroid bezinin yavaş çalışmasına (hipotiroidi) neden olur. Bu durum tiroid hormonlarının yeterince üretilmemesine yol açar ve metabolizma, enerji seviyesi gibi birçok vücut fonksiyonu etkilenir. Haşimato genellikle yavaş ilerler ve kadınlarda daha sık görülür.

Haşimato Belirtileri Nelerdir?

Haşimato hastalığında tiroid bezinin yavaş çalışması nedeniyle çeşitli belirtiler ortaya çıkar. Bunlar genellikle zamanla yavaş yavaş gelişir ve kişiden kişiye farklılık gösterebilir. En sık görülen belirtiler şunlardır:

  • Halsizlik, yorgunluk

  • Kilo alımı

  • Soğuğa karşı tahammülsüzlük

  • Kabızlık

  • Ciltte kuruluk ve solgunluk

  • Saç dökülmesi ve incelme

  • Ses kısıklığı

  • Yüz ve göz çevresinde şişlik (özellikle sabahları)

  • Konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık

  • Depresyon ve ruh hali değişiklikleri

  • Adet düzensizlikleri

  • Kaslarda güçsüzlük ve kramplar

  • Boyunda tiroid bezinde büyüme (guatr)

Bu belirtiler varsa mutlaka bir doktora başvurmak ve tiroid fonksiyon testleri yaptırmak önemlidir.

Haşimato Neden Olur?

Haşimato hastalığı, vücudun bağışıklık sisteminin tiroid bezine karşı yanlışlıkla saldırması sonucu ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi, tiroid hücrelerini yabancı olarak algılar ve yok etmeye çalışır. Bu otoimmün reaksiyonun nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı faktörler hastalığın gelişiminde rol oynar:

  • Genetik yatkınlık (ailesinde tiroid veya diğer otoimmün hastalıkların olması)

  • Cinsiyet (Kadınlarda daha sık görülür)

  • Stres ve enfeksiyonlar

  • Yetersiz veya aşırı iyot alımı

  • Radyasyon ve çevresel faktörler

  • Bazı ilaçlar ve hormonal değişiklikler

Bu nedenler bir araya geldiğinde, bağışıklık sistemi tiroid bezine saldırarak Haşimato hastalığının başlamasına yol açar.

Haşimato Hastalığı Tedavisi

Haşimato hastalığının kesin bir tedavisi yoktur, ancak uygun tedavi ile tiroid hormon seviyeleri dengelenebilir ve hastanın yaşam kalitesi artırılabilir. En yaygın tedavi yöntemi, eksik olan tiroid hormonunun ilaç yoluyla yerine konmasıdır.

Tedavi sırasında düzenli kan testleri ile hormon seviyeleri takip edilir ve doz ayarlaması yapılır. Doğru dozda ilaç kullanıldığında hastanın yorgunluk, kilo artışı, soğuk hassasiyeti gibi şikayetleri azalır.

Ayrıca, hastaların sağlıklı beslenmeye dikkat etmeleri, stresten uzak durmaları ve doktor kontrollerini aksatmaması önemlidir.

Tiroid Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Tiroid Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Tiroid Kanseri Belirtileri

Tiroid kanseri genellikle erken evrelerde belirgin belirtiler vermeyebilir, ancak aşağıdaki bulgular fark edildiğinde dikkat edilmelidir:

  • Boyunda, tiroid bölgesinde ele gelen sert, ağrısız kitle veya nodül

  • Boyunda şişlik veya büyüme

  • Yutkunma güçlüğü veya boğazda rahatsızlık hissi

  • Ses kısıklığı veya ses değişikliği (özellikle 2-3 haftadan uzun sürüyorsa)

  • Nefes almada zorluk

  • Boyunda lenf bezlerinde şişlik

  • Nadir olarak ağrı

Bu belirtiler her zaman tiroid kanseri anlamına gelmez; ancak özellikle nodül hızla büyüyorsa veya yukarıdaki belirtiler varsa bir uzman tarafından değerlendirilmelidir.

Tiroid Kanseri Tedavisi

Tiroid kanseri tedavisinde izlenen genel yöntemler şunlardır:

  • Cerrahi Müdahale: Tiroid bezinin kısmi veya tamamının alınması en yaygın tedavi yöntemidir.

  • Radyoaktif İyot Tedavisi: Cerrahi sonrası kalan tiroid dokusunu veya metastazları yok etmek için kullanılır.

  • Tiroid Hormonu Tedavisi: Ameliyat sonrası hormon dengesinin sağlanması ve kanserin tekrarını önlemek amacıyla tiroid hormonu ilaçları verilir.

  • Radyoterapi ve Kemoterapi: Nadiren, ileri evre ve yaygınlaşmış kanserlerde uygulanabilir.

Erken teşhis ve uygun tedavi ile tiroid kanseri hastalarının çoğu başarılı şekilde iyileşir. Düzenli takip ve kontroller tedavi sürecinde çok önemlidir.

Tiroid Hastalığı Kilo Yapar mı?

Tiroid hastalıkları, özellikle tiroid bezinin hormon üretimindeki düzensizlikler, kilo üzerinde doğrudan etkili olabilir. Tiroid hormonları, metabolizmanın hızını düzenler; bu nedenle tiroidin az ya da fazla çalışması kilo değişimlerine yol açar.

  • Hipotiroidi (Tiroid Bezinin Az Çalışması): Tiroid hormonu seviyeleri düşük olunca metabolizma yavaşlar. Bu durum kilo alımına, halsizlik ve yorgunluğa neden olur. Kişi aynı beslenme alışkanlıklarına devam etse bile kilo artışı görülebilir.

  • Hipertiroidi (Tiroid Bezinin Çok Çalışması): Tiroid hormonu fazla üretildiğinde metabolizma hızlanır, kilo kaybı yaşanır. Ancak bazı hastalarda iştah artışı nedeniyle kilo dengesi karışabilir.

Sonuç olarak, tiroid hastalıkları kilo alımı veya kaybına neden olabilir; bu yüzden kilo değişimleri varsa mutlaka tiroid fonksiyon testleri yaptırmak önemlidir.

Tiroid Testleri Nelerdir, Nasıl Yapılır?

Tiroid sağlığını ve hormonların seviyesini anlamak için bazı testler yapılır.

  • TSH Testi: Vücudun tiroid bezini ne kadar çalıştırdığını gösterir. Kan alınarak yapılır. En önemli testlerden biridir.

  • Serbest T4 ve Serbest T3 Testleri: Tiroid bezinin ürettiği hormonların seviyesini ölçer. Onlar da kan testi ile yapılır.

  • Anti-TPO ve Anti-TG Antikor Testleri: Tiroid bezine karşı bağışıklık sistemi reaksiyonunu anlamak için yapılır. Özellikle tiroid hastalıklarında kullanılır. Yine kan testi ile ölçülür.

  • Tiroid Ultrasonu: Tiroid bezinin büyüklüğünü, yapısını ve varsa nodülleri görmek için boyuna ses dalgalarıyla bakılır. Ağrısızdır ve çok kısa sürer.

  • Radyoaktif İyot Taraması: Tiroid bezinin hormon üretme kapasitesini ölçer. Hastaya az miktarda radyoaktif madde verilir ve tiroidin bu maddeyi ne kadar tuttuğu görüntülenir.

Bu testler sayesinde doktor tiroidin nasıl çalıştığını, hastalığın var olup olmadığını kolayca anlayabilir. Genellikle kan testleriyle başlanır, gerekirse ultrason veya tarama yapılır.

Tiroid Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Tiroid hastalıklarının tedavisi, hastalığın türüne ve şiddetine göre değişir. En yaygın tedavi yöntemleri şunlardır:

  • İlaç Tedavisi: Hipotiroidi (tiroidin az çalışması) durumunda eksik hormon yerine konur, genellikle hormon ilaçları kullanılır. Hipertiroidi (tiroidin fazla çalışması) için ise tiroid hormon üretimini azaltan ilaçlar verilir.

  • Radyoaktif İyot Tedavisi: Hipertiroidi veya bazı tiroid kanserlerinde tiroid bezini küçültmek veya fazla hormon üretimini durdurmak için kullanılır. Vücuda radyoaktif iyot verilir ve tiroid hücrelerini hedef alır.

  • Cerrahi Müdahale: Tiroid bezinde büyük nodüller, guatr veya kanser varsa bezin bir kısmı veya tamamı ameliyatla alınabilir.

  • Takip ve Kontrol: Bazı küçük nodüller veya hafif tiroid sorunlarında doktor sadece düzenli kontrollerle durumu takip eder.

Tedavi planı kişiye özel belirlenir. Doktorun önerilerine uyup düzenli takip yapmak çok önemlidir.

Tiroid Hastalığı Olanlar Nasıl Beslenmeli?

Tiroid hastalığınız varsa, beslenmenize dikkat etmek tedavi sürecine destek olur ve genel sağlığınızı korur. İşte bazı önemli noktalar:

  • İyot Dengesi: Tiroid hormonlarının yapımı için iyot gereklidir. Ancak fazla veya çok az iyot tiroid sorunlarını kötüleştirebilir. Doktorunuzun önerdiği miktarda iyot alımı önemlidir.

  • Selenyum ve Çinko: Bu mineraller tiroid sağlığı için faydalıdır. Ceviz, fındık, deniz ürünleri, tohumlar ve tam tahıllar iyi kaynaklardır.

  • Antioksidanlar: Meyve ve sebzeler, bağışıklık sistemini güçlendiren antioksidanlar açısından zengindir. Bol bol taze sebze ve meyve tüketmeye çalışın.

  • Gluten: Bazı tiroid hastalarında gluten hassasiyeti olabilir. Özellikle Haşimato hastalarında glutensiz beslenmek faydalı olabilir, ancak bunu doktorla görüşerek yapmak en iyisidir.

  • Kafein ve Şeker: Aşırı kafein ve şeker tüketimi hormon dengesini bozabilir. Bu yüzden bunları sınırlamak yararlıdır.

  • Su Tüketimi: Bol su içmek metabolizmanın düzgün çalışmasına yardımcı olur.

Unutmayın, her hastanın durumu farklıdır; bu yüzden beslenme programınızı mutlaka doktor veya diyetisyen kontrolünde düzenleyin.

Tiroid İçin Hangi Bölüme Gidilir?

Tiroidle ilgili şikayetleriniz olduğunda Sağlık Bakanlığına Bağlı Devlet Hastanelerinde çoğunlukla önce İç Hastalıkları (Dahiliye) bölümüne gitmeniz gerekir. İç hastalıkları doktoru sizi değerlendirip uygun görürse Endokrinoloji bölümüne yönlendirir. Ancak özel hastanelerde ve bazı polikliniklerde doğrudan endokrinoloji uzmanına randevu almak mümkün. Endokrinologlar, hormonlar ve tiroid hastalıkları konusunda uzmanlaşmış doktorlardır ve tanı, tedavi süreçlerini yönetirler.

Bazı durumlarda, tiroid bezinde nodül veya kitle varsa, Kulak Burun Boğaz (KBB) veya Genel Cerrahi bölümleri de tedavi sürecine dahil olabilir. Tiroid kanseri şüphesi varsa cerrahi müdahale için genel cerrahi uzmanına başvurulur.

Tiroidle İlgili Sık Sorulan Sorular

1- Soru: Tiroid hastalığı saç dökülmesi yapar mı?

Cevap: Evet, tiroid hormonlarındaki dengesizlikler saç dökülmesine yol açabilir. Hem tiroid bezinin az çalışması (hipotiroidi) hem de aşırı çalışması (hipertiroidi) saçların incelmesine ve dökülmesine sebep olabilir. Tedaviyle bu durum genellikle düzelir.

2- Tiroid ilaçları kilo aldırır mı?
Tiroid ilaçları, doğru dozda kullanıldığında kilo aldırmaz; aksine hormon dengesi sağlanarak metabolizma normale döner. Ancak doz ayarı doğru yapılmazsa kilo değişiklikleri yaşanabilir.

3-Tiroid hastaları ne yememeli?
Tiroid hastalarının özellikle aşırı iyot içeren besinleri (örneğin fazla deniz ürünleri), çok fazla işlenmiş gıdaları ve fazla kafein tüketimini sınırlaması önerilir. Ayrıca, çiğ olarak fazla miktarda tüketilen brokoli, lahana gibi goitrojen içeren sebzeler tiroid fonksiyonunu etkileyebilir; pişirerek tüketmek daha iyidir.

4- Tiroid nodülü kaç mm olursa tehlikeli olur?
Genellikle 1 cm (10 mm) ve üzerindeki nodüller daha detaylı inceleme için değerlendirilir. Ancak nodülün büyüklüğünün yanı sıra şekli, yapısı ve ultrason özellikleri de tehlike riskini belirler. Küçük nodüller de bazen risk taşıyabilir, bu yüzden doktor kontrolü şarttır.

5- Tiroid hastalığı geçer mi? Kalıcı mıdır?
Tiroid hastalıklarının bazıları tedavi ile tamamen iyileşebilir, bazıları ise kronik (kalıcı) olabilir. Örneğin, geçici tiroidit gibi bazı durumlar zamanla düzelebilirken, Haşimato gibi otoimmün hastalıklar genellikle ömür boyu takip ve tedavi gerektirir.

6- Tiroid bezi az çalışırsa ne olur? (Hipotiroidi)
Tiroid bezinin az çalışması (hipotiroidi) vücutta metabolizmanın yavaşlamasına neden olur. Bu durumda yorgunluk, kilo alımı, soğuğa tahammülsüzlük, kabızlık, saç dökülmesi, ciltte kuruluk ve konsantrasyon güçlüğü gibi şikayetler ortaya çıkar.

7- Tiroid bezi fazla çalışırsa ne olur? (Hipertiroidi)
Tiroid bezinin aşırı çalışması (hipertiroidi) metabolizmanın hızlanmasına yol açar. Bu durumda kilo kaybı, çarpıntı, terleme, sinirlilik, ellerde titreme, uyku problemleri ve kas güçsüzlüğü gibi şikayetler görülebilir.

Tansiyon Tedavisi | Yüksek ve Düşük Tansiyon Nedenleri

Tansiyon Tedavisi | Yüksek ve Düşük Tansiyon Nedenleri

Tansiyon tedavisi, sağlıklı bir yaşam için kritik bir konudur. Yüksek tansiyon neden yükselir ve hangi belirtilerle kendini gösterir? Düşük tansiyon neden olur ve bu durumda tansiyon düşüklüğüne ne iyi gelir? Bu soruların yanıtları, doğru tedavi yöntemlerinin belirlenmesinde rehber olur. Tansiyon nasıl düşürülür ve tansiyon ölçümü nasıl yapılır gibi konular da hastaların tedavi sürecinde dikkat etmesi gereken önemli adımlardır. Ayrıca, tansiyona hangi bölüm bakar sorusunun cevabı, uzman desteğinin ne zaman alınması gerektiğini gösterir. Bu yazıda, tansiyonun tedavisiyle ilgili bilinmesi gereken tüm detaylar ve önemli ipuçlarını kapsamlı şekilde ele alacağız.

Tansiyon Nedir? Kan Basıncı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Tansiyon, kalbin pompaladığı kanın damar duvarlarına uyguladığı basınçtır ve genellikle milimetre cıva (mmHg) birimiyle ölçülür. Tansiyon iki değerden oluşur: Sistolik (büyük) ve Diyastolik (küçük) basınç. Sistolik basınç, kalp kasılırken atardamarlardaki maksimum basıncı; diyastolik basınç ise kalp gevşediğinde oluşan minimum basıncı ifade eder. Örneğin, 120/80 mmHg tansiyon değeri, sistolik basıncın 120, diyastolik basıncın ise 80 olduğunu gösterir.

Tansiyon Ölçümü, Normal Tansiyon Değerleri kaç olmalı?

Normal Tansiyon Değerleri Kaç Olmalıdır?

Sağlıklı bir yetişkin için normal tansiyon değerleri genellikle 90-120 mmHg arasında sistolik ve 60-80 mmHg arasında diyastolik olarak kabul edilir. Bu değerlerin üzerinde veya altında seyreden tansiyon, kişide sağlık problemlerine yol açabilir.

  • Sağlıklı bir yetişkinin tansiyonu genellikle şu aralıklarda olmalıdır:

    • Normal tansiyon: Sistolik 90-120 mmHg / Diyastolik 60-80 mmHg

    • Yüksek normal (prehipertansiyon): Sistolik 121-139 mmHg / Diyastolik 81-89 mmHg

    • Hipertansiyon Evre 1: Sistolik 140-159 mmHg / Diyastolik 90-99 mmHg

    • Hipertansiyon Evre 2: Sistolik 160 mmHg ve üzeri / Diyastolik 100 mmHg ve üzeri

    • Hipertansif kriz (acil müdahale gerekir): Sistolik 180 mmHg ve üzeri / Diyastolik 120 mmHg ve üzeri

    • Düşük tansiyon (hipotansiyon): Sistolik 90 mmHg altında / Diyastolik 60 mmHg altında

Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon) Nedenleri ve Belirtileri

Yüksek tansiyon, damar duvarlarında sürekli yüksek basınç oluşmasıdır ve “sessiz katil” olarak anılır çünkü genellikle uzun süre belirti vermez. Yüksek tansiyonun birçok nedeni olabilir; yaş, genetik faktörler, aşırı kilo, hareketsiz yaşam, yanlış beslenme, sigara ve alkol kullanımı, stres ve bazı kronik hastalıklar bunlar arasında sayılabilir.

Belirtiler ise genellikle hafif baş ağrısı, burun kanaması, göğüs ağrısı, nefes darlığı, baş dönmesi, kulak çınlaması ve görme sorunları olabilir. Ancak bu belirtiler her zaman yüksek tansiyonu işaret etmeyebilir.

Yüksek Tansiyon Nasıl Düşürülür? – Beslenme ve Yaşam Tarzı Önerileri

Yüksek tansiyonu kontrol altına almak için beslenme ve yaşam tarzı büyük önem taşır. Tuz tüketiminin kısıtlanması, potasyum açısından zengin besinlerin tüketilmesi, lifli gıdaların tercih edilmesi, doymuş yağlardan kaçınılması ve düzenli egzersiz yapılması önerilir. Ayrıca alkol tüketimi sınırlandırılmalı, sigara bırakılmalı ve stres yönetimi sağlanmalıdır.

Tansiyon Tedavisi

Tansiyon düşüklüğü, nedenleri ve tedavisi

Düşük Tansiyon (Hipotansiyon) Nedenleri ve Belirtileri

Düşük tansiyon ya da tıbbi adıyla hipotansiyon, kan basıncının normalin altına düşmesi durumudur ve genellikle 90/60 mmHg’nin altındaki değerlerle tanımlanır. Her bireyde farklı etkiler gösterebilir; bazı kişiler düşük tansiyona rağmen herhangi bir belirti yaşamazken, bazıları için bu durum günlük yaşamı olumsuz etkileyen ciddi semptomlara yol açabilir. Hipotansiyonun birçok farklı nedeni olabilir. En yaygın nedenlerden biri vücutta sıvı eksikliğidir. Özellikle yeterince su içilmediğinde, ishal, kusma veya aşırı terleme durumlarında vücut sıvı kaybeder ve bu da tansiyonun düşmesine yol açar. Ayrıca uzun süre yatakta kalmak ya da ani pozisyon değişiklikleri (örneğin yataktan hızlıca kalkmak), kanın alt ekstremitelerde toplanmasına neden olarak tansiyonun düşmesine sebep olabilir.

Bazı ilaçlar da tansiyon düşüklüğüne yol açabilir. Özellikle idrar söktürücüler (diüretikler), kalp ilaçları, antidepresanlar ve bazı ağrı kesiciler hipotansiyona neden olabilir. Bunun dışında kalp hastalıkları, yetersiz kalp atımı veya kalp kapak hastalıkları gibi durumlar da yeterli kan pompalanmasını engelleyerek tansiyonun düşmesine yol açabilir. Endokrin sistem bozuklukları, özellikle tiroit, böbrek üstü bezi veya diyabetle ilgili hormon dengesizlikleri de hipotansiyona neden olabilecek etkenler arasında yer alır. Ayrıca hamilelik döneminde dolaşım sistemindeki değişiklikler nedeniyle tansiyon doğal olarak düşebilir.

Düşük tansiyonun belirtileri, genellikle beyne ve diğer hayati organlara yeterli kan gitmemesi sonucu ortaya çıkar. En sık görülen belirtiler arasında baş dönmesi, sersemlik hissi, halsizlik, bayılma, bulanık görme, soğuk terleme ve konsantrasyon güçlüğü yer alır. Bu belirtiler, özellikle ayakta uzun süre kalındığında, aç kalındığında veya ani hareketler yapıldığında daha belirgin hale gelir. Ciddi vakalarda düşük tansiyon, hayati organlara yeterli kan gitmemesine neden olarak şoka ve organ yetmezliğine yol açabilir. Bu nedenle belirtiler hafife alınmamalı, özellikle sık tekrar eden veya günlük yaşamı etkileyen bir durum haline gelmişse mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Tansiyon Tedavisi

Yüksek ve Düşük Tansiyon Nasıl Tedavi Edilir?

Düşük Tansiyon Nasıl Tedavi Edilir? – Beslenme ve Yaşam Tarzı Önerileri

Düşük tansiyonun (hipotansiyon) tedavisi, kişinin yaşına, genel sağlık durumuna ve tansiyon düşüklüğüne neden olan faktörlere göre değişiklik gösterebilir. Belirtiler hafifse ve kişinin günlük yaşamını etkilemiyorsa, tedaviye ihtiyaç duyulmayabilir. Ancak baş dönmesi, bayılma, halsizlik gibi şikayetler varsa, yaşam tarzı değişiklikleri ve bazı beslenme önlemleriyle bu durum kontrol altına alınabilir. Bol su içmek, düşük tansiyon tedavisinde en temel adımlardan biridir. Vücudun susuz kalması kan hacmini azaltır ve tansiyonu düşürür. Bu nedenle gün boyunca düzenli olarak su tüketilmesi büyük önem taşır. Ayrıca, tuz alımının dikkatli şekilde artırılması da tansiyonu yükseltebilir. Ancak bu, mutlaka doktor kontrolünde yapılmalıdır çünkü fazla tuz tüketimi bazı kişilerde zararlı olabilir.

Sık ve küçük öğünlerle beslenmek, düşük tansiyonun önlenmesinde etkili bir yöntemdir. Uzun süre aç kalmak, kan şekerinin düşmesine ve tansiyonun ani şekilde düşmesine neden olabilir. Bu nedenle ara öğünlerle desteklenen dengeli bir beslenme düzeni önerilir. Özellikle B12 vitamini ve folik asit açısından zengin besinler, kan üretimini destekleyerek tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur. Yumurta, kırmızı et, yeşil yapraklı sebzeler ve baklagiller bu vitaminler açısından zengin kaynaklardır.

Ani hareketlerden kaçınmak da düşük tansiyon tedavisinin önemli bir parçasıdır. Özellikle yataktan hızlı kalkmak ya da aniden ayağa fırlamak, tansiyonun aniden düşmesine ve baş dönmesi ya da bayılmaya yol açabilir. Bu yüzden vücut pozisyonu değiştirirken yavaş hareket etmek, sabahları yataktan önce bir süre oturmak faydalıdır. Fiziksel aktivite, vücut dolaşımını iyileştirerek düşük tansiyona karşı koruyucu olabilir. Ancak egzersizler aşırıya kaçmadan, hafif tempolu ve düzenli yapılmalıdır.

Bazı vakalarda, özellikle yaşam tarzı değişikliklerine rağmen belirtiler devam ediyorsa, doktorlar tarafından ilaç tedavisi de önerilebilir. Ancak çoğu düşük tansiyon vakasında ilaçsız yöntemlerle şikayetlerin kontrol altına alınması mümkündür. Özetle, yeterli sıvı alımı, doğru beslenme, uygun egzersiz ve ani pozisyon değişikliklerinden kaçınma, düşük tansiyonla baş etmenin en etkili yolları arasında yer alır.

Tansiyon Nasıl Ölçülür? Doğru Tansiyon Ölçümü Teknikleri

Tansiyon ölçümü, doğru teşhis ve takip için çok önemlidir. Tansiyon ölçerken kişinin sakin ve dinlenmiş olması gerekir. Ölçüm yapılacak kol kalp hizasında tutulmalı, ölçüm sırasında kol rahat ve desteklenmiş olmalıdır. Kullanılan tansiyon aletinin manşeti, kolun kalınlığına uygun şekilde sıkılmalıdır. Ölçüm birkaç kez tekrarlanarak ortalaması alınmalıdır. Özellikle evde yapılan ölçümlerde, sabah ve akşam aynı saatlerde ölçüm yapmak ve sonuçları kaydetmek, tansiyonun düzenli takibi için faydalı olur. Böylece tansiyon değerlerinde ani değişiklikler ya da sorunlar erken fark edilebilir.

Tansiyon Tedavisi

Tansiyona Hangi Bölüm Bakar?

Tansiyonla ilgili şikayetleriniz olduğunda, doğru teşhis ve tedavi için hangi doktora gitmeniz gerektiği sıkça merak edilen konulardan biridir. Tansiyon sorunları genellikle kardiyoloji yani kalp ve damar hastalıkları alanında uzmanlaşmış doktorlar tarafından değerlendirilir. Yüksek veya düşük tansiyon tanısı koymak, nedenlerini araştırmak ve uygun tansiyon tedavisi planını belirlemek için kardiyoloji bölümü en doğru adrestir.

Ayrıca, bazı durumlarda dahiliye (iç hastalıkları) uzmanları da tansiyon hastalıklarını takip edebilir. Eğer tansiyonunuzda ani değişiklikler, krizler veya başka organlarla ilgili komplikasyonlar varsa, kardiyologla birlikte farklı uzmanların da tedavi sürecine dahil olması gerekebilir.

Unutmayın, düzenli tansiyon ölçümü ve erken tanı sağlığınız için çok önemlidir. Şüpheli durumlarda mutlaka bir kardiyoloji uzmanına başvurmalısınız.

Tansiyon Tedavisi

Tansiyonunuzu Kontrol Altında Tutmak İçin İpuçları

  • Düzenli tansiyon ölçümü yapın.
  • Sağlıklı beslenin, tuz ve şeker tüketimini sınırlayın.
  • Düzenli egzersiz yapın.
  • Sigara ve aşırı alkolden uzak durun.
  • Stresi yönetmeyi öğrenin.
  • Doktorunuzun önerdiği ilaçları düzenli kullanın.

Sıkça Sorulan Sorular

Tansiyon Ölçümü Ne Sıklıkla Yapılmalı?

Genel olarak, sağlıklı bireylerin yılda en az bir kez tansiyon ölçtürmesi önerilir. Ancak yüksek tansiyon veya risk faktörleri olan kişilerin daha sık, bazen günlük ölçüm yapması gerekebilir.

Yüksek Tansiyonun Belirtileri Nelerdir?

Yüksek tansiyon genellikle belirti vermez. Ancak ileri seviyelerde baş ağrısı, burun kanaması, göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi şikayetler olabilir.

Düşük Tansiyon Zararlı mıdır?

Düşük tansiyon bazı kişilerde sorun yaratmaz, ancak baş dönmesi, bayılma gibi belirtiler varsa tedavi gerekebilir.

Tansiyon Nasıl Düşürülür?

Tuz tüketimini azaltmak, düzenli egzersiz yapmak, ideal kiloyu korumak ve doktor önerisiyle ilaç kullanmak etkili yöntemlerdir.

Tansiyon Neden Yükselir veya Düşer?

Tansiyonun yükselmesi genellikle damar sertliği, aşırı tuz tüketimi, stres ve genetik faktörlerden kaynaklanırken, tansiyonun düşmesi sıvı kaybı, ilaç kullanımı veya kalp problemlerinden olabilir.

Tansiyon Nasıl Kontrol Altına Alınır?

Yaşam tarzı değişiklikleri, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, stres yönetimi ve gerekiyorsa doktorunuzun verdiği ilaçlarla tansiyon kontrol altına alınabilir.

Tansiyon Tedavisi

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları, Genel Cerrahi Nedir? Genel Cerrahi Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları Randevu, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Polikliniği İletişim ve Adres Bilgilerini araştırarak bu makaleyi sizler için hazırladık.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları Hakkında

İstanbul ilinin Üsküdar ilçesinde bulunan Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları ile İstanbul ili ve çevre illere hizmet vermektedir. Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi geçmişi 1846 yılına kadar dayanmaktadır. Zaman içinde birçok gelişim gösteren hastane 1 Ekim 1985 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi adını almış ve daha sonra 2016 yılında Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Hastane, modern hizmet binasında uzman kadrosuyla temiz ve hijyenik bir ortamda hastalara tedavi imkanı sunmaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları listesini vermeden önce dilerseniz kısaca genel cerrahi bilim dalı hakkında bilgi verelim.

Genel Cerrahi Nedir?

Genel cerrahi, çok çeşitli sağlık problemlerini ve hastalıklarını tedavi eden geniş kapsamlı tıbbın en önemli alanlarından biridir. İlaç yada diğer tedavi yöntemleri ile iyileştirilemeyen genel yada bölgesel rahatsızlıkların ameliyatı ile tedavisinin yanı sıra yaralanma ve yaranın iyileşme aşamalarını da kapsar.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları

Genel Cerrahi Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar?

*Karnın kendisi ve içeriği,

*Sindirim sistemi

*Tiroid, paratiroid, adrenal ve endokrin pankreas dahil endokrin sistem

*Meme, cilt ve yumuşak doku

*Vasküler, travma onkolojik ve konjenital bozukluklar dahil olmak üzere, baş- boyun bilhassa cilt tümörü, tükürük bezleri

*Kafa içi damarları ve kalbi hariç, vasküler sistem

*Kanser hastasının tarama, gözetleme, cerrahi yardımcı tedavi, rehabilitasyon ve takip ile koordine çok modlu yönetimi dahil olmak üzere cerrahi onkoloji

*Kas-iskelet sistemi, el ve kafa yaralanmaları dahil olmak üzere kapsamlı travma yönetimi.

Genel cerrahi, çok çeşitli sağlık problemlerini ve hastalıklarını tedavi eden geniş kapsamlı tıbbın en önemli alanlarından biridir. İlaç yada diğer tedavi yöntemleri ile iyileştirilemeyen genel yada bölgesel rahatsızlıkların ameliyatı ile tedavisinin yanı sıra yaralanma ve yaranın iyileşme aşamalarını da kapsar.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları

Prof. Dr. BÜLENT GÜLEÇ Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Prof. Dr. ÖMER FARUK ÖZKAN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Doç. Dr. GÜLÇİN ERCAN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Doç. Dr. YAVUZ POYRAZOĞLU Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Op. Dr. HALUK KERİM KARAKULLUKCU Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Op. Dr. HARON CEMEL Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Op. Dr. METİN SAYAN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Op. Dr. MURAT KALIN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Op. Dr. NURHİLAL KIZILTOPRAK Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Op. Dr. NURSEN KARTAL Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Op. Dr. SÜMEYRA EMİNE BÖLÜK Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Op. Dr. ZAFER ŞENOL Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları Yorumlar ve Şikayetler

Siz değerli ziyaretçilerimiz Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları hakkındaki deneyim, istek ve görüşlerinizi altta bulunan yorumlar kutusuna yazarak konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen diğer ziyaretçilerimize yardımcı olabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları Randevu Al

merkezi hekim randevu sistemi

Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS), tarafından oluşturulan online randevu sistemi ile veya 182 numaralı hattı arayarak Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları ve tarih seçiminden sonra hafta içi her gün randevu alabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir?

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidebilmek için aşağıda listesini verdiğimiz şehir merkezinde faaliyet gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüs hatlarını kullanabilirsiniz.

  • 12 – KADIKÖY – ÜSKÜDAR
  • 13 – ATAŞEHİR / ÇAKMAK MAHALLESİ – KADIKÖY
  • 14 – YENİDOĞAN / ÜMRANİYE – KADIKÖY
  • 14D – DUMLUPINAR / KAZIMKARABEKİR – KADIKÖY
  • 14F – KÜPLÜCE – KADIKÖY
  • 14M – KAVACIK YENİ CAMİ – KADIKÖY
  • 14R – RASATHANE – KADIKÖY
  • 14DK – İNKİLAP MAH. – LİBADİYE CAD. / KADIKÖY
  • 14YK – YENİDOĞAN / ŞİLE YOLU – AYRILIKÇEŞME
  • 18D – SULTANBEYLİ – KADIKÖY
  • 19EK – YENİDOĞAN /ATAŞEHİR – KADIKÖY
  • 20Ü – ÜMRANİYE TEPEÜSTÜ – KADIKÖY
  • 130A – DENİZHARP OKULU – KADIKÖY
  • 130Ş – ŞİFA MAHALLESİ – KADIKÖY

Ayrıca hastaneye ulaşım için alternatif olarak şehir merkezinde faaliyet gösteren dolmuş ve ticari taksiler de tercih edilebilir. Özel araçlar ile hastaneye gitmek isteyen hastalar için açık otopark mevcuttur. Özel araç ile gelen hastalar aşağıda verdiğimiz linke tıklayarak yol tarifi alabilirler.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidebilirim? diye düşünüyorsanız yol tarifi için TIKLAYIN.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Polikliniği İletişim Bilgileri & Adres

Adres: Selimiye Mah. Tıbbiye Cad. 34668 Üsküdar/İSTANBUL

Tel: 0 216 542 20 20

İlginizi çekebileceğini düşündüğümüz diğer bir makalemizde İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Doktorları Randevu, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Polikliniği İletişim ve Adres Bilgileri yer almaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları, Ortopedi ve Travmatoloji Nedir? Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları Randevu, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Polikliniği İletişim ve Adres Bilgilerini araştırarak bu makaleyi sizler için hazırladık.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları Hakkında

İstanbul ilinin Üsküdar ilçesinde bulunan Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları ile İstanbul ili ve çevre illere hizmet vermektedir. Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi geçmişi 1846 yılına kadar dayanmaktadır. Zaman içinde birçok gelişim gösteren hastane 1 Ekim 1985 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi adını almış ve daha sonra 2016 yılında Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Hastane, modern hizmet binasında uzman kadrosuyla temiz ve hijyenik bir ortamda hastalara tedavi imkanı sunmaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları listesini vermeden önce dilerseniz kısaca ortopedi ve travmatoloji bilim dalı hakkında bilgi verelim.

Ortopedi ve Travmatoloji Nedir?

Pek çok insan kemik ve kas ağrılarından şikayetçidir fakat hangi bölüme gideceğini ve hangi doktora başvuracağını bilemez. Ortopedi Ve Travmatoloji bölümü kas iskelet sistemi rahatsızlıkları ile travma sonucu oluşan lezyonları inceleme ve tedavi etmeye yönelik bir tıp uzmanlık dalıdır. Yaralar, kırıklar, yanıklar, ezikler, çıkıklar gibi vücudun hasarlı bölgelerini tedavi etmekte olan tıp alanıdır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları

Ortopedi ve Travmatoloji Hangi Hastalıklara Bakar?

  • Eklem ağrıları
  • Bacaklardaki eşitsizlikler
  • Menisküs yaralanmaları
  • Eklem bağlarındaki ezilme ve burkulmalar
  • Doğumsal kalça çıkıkları
  • Sinir sıkışmaları
  • Topuk dikeni
  • Eklem kireçlenmeleri
  • Romatizmalar
  • Tenisçi dirseği
  • Farklı eklemlerdeki çıkıklar
  • Lif kopmaları
  • Kemik kırıkları
  • Kemik iltihapları
  • Kıkırdak yaralanmaları
  • Tetik parmak
  • Siyatik
  • Boyun ve bel fıtıkları

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları

Prof. Dr. CENGİZ YILDIRIM Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Op. Dr. ABDULLAH MURAT ŞENGÜL Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Op. Dr. İHSAN RAMADAN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Op. Dr. MEHMET UTKU ÇİFTÇİ Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Op. Dr. ÖZGÜR KARAMAN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Op. Dr. SAMİR İLGAROĞLU Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Op. Dr. YASİN SAYAR Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları Yorumlar ve Şikayetler

Siz değerli ziyaretçilerimiz Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları hakkındaki deneyim, istek ve görüşlerinizi altta bulunan yorumlar kutusuna yazarak konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen diğer ziyaretçilerimize yardımcı olabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları Randevu Al

merkezi hekim randevu sistemi

Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS), tarafından oluşturulan online randevu sistemi ile veya 182 numaralı hattı arayarak Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları ve tarih seçiminden sonra hafta içi her gün randevu alabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir?

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidebilmek için aşağıda listesini verdiğimiz şehir merkezinde faaliyet gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüs hatlarını kullanabilirsiniz.

  • 12 – KADIKÖY – ÜSKÜDAR
  • 13 – ATAŞEHİR / ÇAKMAK MAHALLESİ – KADIKÖY
  • 14 – YENİDOĞAN / ÜMRANİYE – KADIKÖY
  • 14D – DUMLUPINAR / KAZIMKARABEKİR – KADIKÖY
  • 14F – KÜPLÜCE – KADIKÖY
  • 14M – KAVACIK YENİ CAMİ – KADIKÖY
  • 14R – RASATHANE – KADIKÖY
  • 14DK – İNKİLAP MAH. – LİBADİYE CAD. / KADIKÖY
  • 14YK – YENİDOĞAN / ŞİLE YOLU – AYRILIKÇEŞME
  • 18D – SULTANBEYLİ – KADIKÖY
  • 19EK – YENİDOĞAN /ATAŞEHİR – KADIKÖY
  • 20Ü – ÜMRANİYE TEPEÜSTÜ – KADIKÖY
  • 130A – DENİZHARP OKULU – KADIKÖY
  • 130Ş – ŞİFA MAHALLESİ – KADIKÖY

Ayrıca hastaneye ulaşım için alternatif olarak şehir merkezinde faaliyet gösteren dolmuş ve ticari taksiler de tercih edilebilir. Özel araçlar ile hastaneye gitmek isteyen hastalar için açık otopark mevcuttur. Özel araç ile gelen hastalar aşağıda verdiğimiz linke tıklayarak yol tarifi alabilirler.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidebilirim? diye düşünüyorsanız yol tarifi için TIKLAYIN.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Polikliniği İletişim Bilgileri & Adres

Adres: Selimiye Mah. Tıbbiye Cad. 34668 Üsküdar/İSTANBUL

Tel: 0 216 542 20 20

İlginizi çekebileceğini düşündüğümüz diğer bir makalemizde İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Doktorları Randevu, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Polikliniği İletişim ve Adres Bilgileri yer almaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları, Beyin ve Sinir Cerrahisi Nedir? Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları Randevu, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Polikliniği İletişim ve Adres Bilgilerini araştırarak bu makaleyi sizler için hazırladık.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları Hakkında

İstanbul ilinin Üsküdar ilçesinde bulunan Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları ile İstanbul ili ve çevre illere hizmet vermektedir. Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi geçmişi 1846 yılına kadar dayanmaktadır. Zaman içinde birçok gelişim gösteren hastane 1 Ekim 1985 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi adını almış ve daha sonra 2016 yılında Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Hastane, modern hizmet binasında uzman kadrosuyla temiz ve hijyenik bir ortamda hastalara tedavi imkanı sunmaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları listesini vermeden önce dilerseniz kısaca beyin ve sinir cerrahisi bilim dalı hakkında bilgi verelim.

Beyin ve Sinir Cerrahi Bölümü Hakkında

Beyin ve Sinir Cerrahi bölümü çocukluk döneminden yetişkinliğe kadar tüm yaş gruplarındaki hastalarda görülen beyin ve omurilik bölgesinde oluşan hastalıkların tedavi edildiği bölümdür.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları

Beyin ve Sinir Cerrahi Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar?

Beyin ve Sinir Cerrahi bölümünde kişinin beyin ve tüm sinir sistemini de kapsayan bölgelerde yaşanan hasarlara bağlı olarak gerçekleşen rahatsızlıkların tedavisini yapar. Bu hastalıkları daha detaylı anlatacak olursak;

Beyin Kanamaları

Herhangi bir darbe veya kaza durumuna bağlı olarak beyinde bulunan atardamar duvarının yırtılmasına bağlı olarak beyin dokusuna ulaşması gerek kanın güzergah üzerinde yer alan dokulara zarar vermesi sonucu Beyin Kanaması oluşur. Beyin Kanamaları Tedavisi genellikle ameliyat gerektirmekte iken zamanında tedavi edilmediği durumda ölümcül durumlara da neden olabilmektedir.

Beyin Tümörleri

İyi veya kötü huylu özellikte olan tümörler vücudumuzun belli bölgelerinde oluşan bir takım kistlerdir. Tümörlerin kötü huylu olanlarına kanser denmektedir. Beyin Tümörlerinde ise kişide denge problemi, kusma, bulanık görme ve kol ve bacaklarda hissizlik gibi belirtiler göstermektedir. Bu şikayetleri yaşayan hastaların mutlaka en yakın hastanenin Beyin ve Sinir Cerrahi bölümüne görünmelerinde fayda var.

Beyin Damar Hastalıkları

Beyin Damar Hastalıkları bir çok hastalığı kapsamaktadır. Bu hastalıkların başlıcaları ise bel fıtığı, oyun fıtığı, inme ve parkinson gibi hastalıklardır. Bu hastalığa yakalan kişilerde felç, konuşma bozukluğu, görme bozukluğu, denge sorunu ve bilinç kaybı gibi belirtiler görülmektedir. Bu hastalıkları sıralayacak olursak;

Bel Fıtığı

Boyun Fıtığı

Parkinson

İnme

Beyin Zarında Oluşan Beyin Kanaması

Beyin Tümörü

Felç

Omurga Hastalıkları

Genellikle yaş ilerlemesine bağlı olarak görülen omurga hastalıkları kaza veya darbe sonucu da oluşan Omurga Hastalıklarında lezyonlar, eklem ve kas ağrıları, tümör, eğirilik ve kamburlukta yine Omurga Hastalıkları grubundadır. Bu hastalıklara yakalan kişilerde kronik ağrı ve sık uyuşma gibi belirtiler bulunmaktadır.

İnme

Beyne ulaşması gereken kan akışının belli nedenlerden dolayı beyne gidememesi sonucunda kol ve bacaklarda uyuşukluk şiddetli ve sık yaşanan bağ ağrısı, denge kaybı, görme ve konuşma kaybı belirtiler sonucu İnme görülebilmektedir. İnme maalesef sonu ölüme kadar gidebilen ciddi bir hastalıktır.

Çocukluk Dönemi Beyin ve Sinir Hastalıkları

Doğumdan gelen beyin kanamaları

Beyinde su toplanması

Doğumdan gelen sinir sistemi bozuklukları

Beyin tümörü

Omurilik tümörü

Epilepsi ve hareket bozuklukları

Omurilik kapanma sorunu

Kafatası şeklinde görülen bozukluklar

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları

Prof. Dr. CEM ATABEY Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Prof. Dr. SERHAT PUSAT Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Doç. Dr. AHMET EROĞLU Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Op. Dr. AHMET ÖZDİLMAÇ Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Op. Dr. MEHMET KARA Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Op. Dr. ÖMER TURAL Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Op. Dr. ŞAHİN TANRIKULU Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları Yorumlar ve Şikayetler

Siz değerli ziyaretçilerimiz Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları hakkındaki deneyim, istek ve görüşlerinizi altta bulunan yorumlar kutusuna yazarak konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen diğer ziyaretçilerimize yardımcı olabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları Randevu Al

merkezi hekim randevu sistemi

Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS), tarafından oluşturulan online randevu sistemi ile veya 182 numaralı hattı arayarak Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktorları ve tarih seçiminden sonra hafta içi her gün randevu alabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir?

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidebilmek için aşağıda listesini verdiğimiz şehir merkezinde faaliyet gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüs hatlarını kullanabilirsiniz.

  • 12 – KADIKÖY – ÜSKÜDAR
  • 13 – ATAŞEHİR / ÇAKMAK MAHALLESİ – KADIKÖY
  • 14 – YENİDOĞAN / ÜMRANİYE – KADIKÖY
  • 14D – DUMLUPINAR / KAZIMKARABEKİR – KADIKÖY
  • 14F – KÜPLÜCE – KADIKÖY
  • 14M – KAVACIK YENİ CAMİ – KADIKÖY
  • 14R – RASATHANE – KADIKÖY
  • 14DK – İNKİLAP MAH. – LİBADİYE CAD. / KADIKÖY
  • 14YK – YENİDOĞAN / ŞİLE YOLU – AYRILIKÇEŞME
  • 18D – SULTANBEYLİ – KADIKÖY
  • 19EK – YENİDOĞAN /ATAŞEHİR – KADIKÖY
  • 20Ü – ÜMRANİYE TEPEÜSTÜ – KADIKÖY
  • 130A – DENİZHARP OKULU – KADIKÖY
  • 130Ş – ŞİFA MAHALLESİ – KADIKÖY

Ayrıca hastaneye ulaşım için alternatif olarak şehir merkezinde faaliyet gösteren dolmuş ve ticari taksiler de tercih edilebilir. Özel araçlar ile hastaneye gitmek isteyen hastalar için açık otopark mevcuttur. Özel araç ile gelen hastalar aşağıda verdiğimiz linke tıklayarak yol tarifi alabilirler.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidebilirim? diye düşünüyorsanız yol tarifi için TIKLAYIN.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Polikliniği İletişim Bilgileri & Adres

Adres: Selimiye Mah. Tıbbiye Cad. 34668 Üsküdar/İSTANBUL

Tel: 0 216 542 20 20

İlginizi çekebileceğini düşündüğümüz diğer bir makalemizde İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Doktorları, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Doktorları Randevu, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Polikliniği İletişim ve Adres Bilgileri yer almaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları, Kalp ve Damar Cerrahisi Nedir? Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları Randevu, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Polikliniği İletişim ve Adres Bilgilerini araştırarak bu makaleyi sizler için hazırladık.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları Hakkında

İstanbul ilinin Üsküdar ilçesinde bulunan Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları ile İstanbul ili ve çevre illere hizmet vermektedir. Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi geçmişi 1846 yılına kadar dayanmaktadır. Zaman içinde birçok gelişim gösteren hastane 1 Ekim 1985 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi adını almış ve daha sonra 2016 yılında Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Hastane, modern hizmet binasında uzman kadrosuyla temiz ve hijyenik bir ortamda hastalara tedavi imkanı sunmaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları listesini vermeden önce dilerseniz kısaca kalp ve damar cerrahisi bilim dalı hakkında bilgi verelim.

Kalp ve Damar Cerrahisi Nedir?

Kalp ve damar cerrahisi, kalp hastalıklarının yanı sıra kalbin çalışmasını etkileyen üç damarda oluşan hastalıkların tespitini ve cerrahi tedavisini sağlayan birimdir. Kardiyovasküler cerrahi (KVC) adı ile de bilinir.

Kalp ve kalp damarları hastalıklarıyla ilgilenen ve takip eden bilim dalına Kardiyoloji denilmektedir. Tıp eğitimi aldıktan sonra uzmanlığını kardiyoloji dalında yapan doktorlara iseKardiyolog unvanı verilmektedir. Kalp krizi, kalp ritim bozuklukları, kalp yetmezliği, damar tıkanıklığı, nefes darlığı, göğüs ağrıları ve tansiyon yüksekliği gibi pek çok hastalıkları tedavilerini üstlenir. Hastalığın ilk aşamasında verilen ilaç tedavilerinin yanıtsız kaldığı durumlarda ise anjiyo gibi operasyonlar gerçekleştirilmektedir.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları

Kalp ve Damar Cerrahisinin Kapsadığı Uzmanlık Alanları

  • Kalp cerrahisi
  • Kalp kapağı cerrahisi
  • Yüzde yüz çalışan kalpte ameliyat
  • Yüzde yüz atardamar kullanarak ameliyat
  • Aorta dokunmadan ameliyat
  • Minimal invaziv ameliyat
  • Doğumsal kalp hastalığı cerrahisi
  • Aortik anevrizma ve aort diseksiyon cerrahisi:
  • Re-operasyon
  • Yüksek riskli kalp cerrahisi
  • Robotik kalp cerrahisi

Kalp ve Damar Cerrahisi Hangi Hastalıklara Bakar?

  • Kalp kapaklarını ilgilendiren hastalıklar
    • Aort kapağı hastalıkları
    • Aort yetmezliği
    • Çoklu kapak hastalıkları
    • Mitral kapak hastalıkları
    • Mitral yetmezliği
    • Triküspit ve pulmoner kapak hastalıkları
  • Kalpte ortaya çıkan tümörler
  • Kalbe karşı meydana gelen travmalar
  • Kronik tıkayıcı arter hastalıkları
  • Diyabetik ayak hastalığı
  • Perikard hastalıkları
  • Burger hastalığı
  • Akut arter tıkanıklıkları
  • Akut arteryel trombüsler
  • anevrizma
  • Vazospastik hastalıklar
  • Alt ekstremitelerin venöz hastalıkları

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları

Prof. Dr. CENK TATAROĞLU Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Op. Dr. ALİ FUAT MİHRANLIOĞULLARI Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları Yorumlar ve Şikayetler

Siz değerli ziyaretçilerimiz Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları hakkındaki deneyim, istek ve görüşlerinizi altta bulunan yorumlar kutusuna yazarak konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen diğer ziyaretçilerimize yardımcı olabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları Randevu Al

merkezi hekim randevu sistemi

Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS), tarafından oluşturulan online randevu sistemi ile veya 182 numaralı hattı arayarak Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları ve tarih seçiminden sonra hafta içi her gün randevu alabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir?

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidebilmek için aşağıda listesini verdiğimiz şehir merkezinde faaliyet gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüs hatlarını kullanabilirsiniz.

  • 12 – KADIKÖY – ÜSKÜDAR
  • 13 – ATAŞEHİR / ÇAKMAK MAHALLESİ – KADIKÖY
  • 14 – YENİDOĞAN / ÜMRANİYE – KADIKÖY
  • 14D – DUMLUPINAR / KAZIMKARABEKİR – KADIKÖY
  • 14F – KÜPLÜCE – KADIKÖY
  • 14M – KAVACIK YENİ CAMİ – KADIKÖY
  • 14R – RASATHANE – KADIKÖY
  • 14DK – İNKİLAP MAH. – LİBADİYE CAD. / KADIKÖY
  • 14YK – YENİDOĞAN / ŞİLE YOLU – AYRILIKÇEŞME
  • 18D – SULTANBEYLİ – KADIKÖY
  • 19EK – YENİDOĞAN /ATAŞEHİR – KADIKÖY
  • 20Ü – ÜMRANİYE TEPEÜSTÜ – KADIKÖY
  • 130A – DENİZHARP OKULU – KADIKÖY
  • 130Ş – ŞİFA MAHALLESİ – KADIKÖY

Ayrıca hastaneye ulaşım için alternatif olarak şehir merkezinde faaliyet gösteren dolmuş ve ticari taksiler de tercih edilebilir. Özel araçlar ile hastaneye gitmek isteyen hastalar için açık otopark mevcuttur. Özel araç ile gelen hastalar aşağıda verdiğimiz linke tıklayarak yol tarifi alabilirler.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidebilirim? diye düşünüyorsanız yol tarifi için TIKLAYIN.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Polikliniği İletişim Bilgileri & Adres

Adres: Selimiye Mah. Tıbbiye Cad. 34668 Üsküdar/İSTANBUL

Tel: 0 216 542 20 20

İlginizi çekebileceğini düşündüğümüz diğer bir makalemizde İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Doktorları Randevu, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Polikliniği İletişim ve Adres Bilgileri yer almaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları, Kulak Burun Boğaz Nedir? Kulak Burun Boğaz Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları Randevu, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Polikliniği İletişim ve Adres Bilgilerini araştırarak bu makaleyi sizler için hazırladık.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları Hakkında

İstanbul ilinin Üsküdar ilçesinde bulunan Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları ile İstanbul ili ve çevre illere hizmet vermektedir. Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi geçmişi 1846 yılına kadar dayanmaktadır. Zaman içinde birçok gelişim gösteren hastane 1 Ekim 1985 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi adını almış ve daha sonra 2016 yılında Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Hastane, modern hizmet binasında uzman kadrosuyla temiz ve hijyenik bir ortamda hastalara tedavi imkanı sunmaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları listesini vermeden önce dilerseniz kısaca kulak burun boğaz bilim dalı hakkında bilgi verelim.

Kulak Burun Boğaz Nedir?

Kulak, burun, boğaz, baş ve boyun hastalıklarının teşhisi, tedavisi ve tedavi sonrası takibi ile ilgilenen bilim dalıdır. Kulak Burun Boğaz, en eski tıbbi uzmanlık alanıdır. Her yaş grubu insanda görülebilen Kulak Burun Boğaz rahatsızlıkları çoğu zaman uzman doktorlar tarafından fiziki muayene ile teşhis edilebilmektedir. Kulak Burun Boğaz (KBB), bölümünde dış kulak, orta kulak, kulak zarı, ses telleri, burun, nazal yol, sinüsler, gırtlak, ağız, üst yutak, tükürük bezleri rahatsızlıkları gibi pek çok hastalığın medikal ve cerrahi tedavisi yapılmaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları

Kulak Burun Boğaz Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar?

  • Kulak enfeksiyonu
  • Kulak çınlaması
  • Kulak kiri
  • Kulakta sıvı toplanması
  • Kulak tümörleri
  • Duyma sorunları
  • Burun akması, kaşınması
  • Burun kanamaları
  • Hapşırma
  • Baş dönmesi
  • Yutma problemleri
  • Gözlerde yanma, kaşınma ve sulanma
  • Boğaz ağrısı
  • Ses kaybı
  • Çene ağrısı
  • Sıkça uyanıklığa neden olan aşırı horlama
  • Öksürük
  • Gözyaşı bezi tıkanıklıklar

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları

Prof. Dr. HÜLYA EYİGÖR Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Prof. Dr. İBRAHİM ENGİN ÇEKİN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Op. Dr. MUSTAFA EMRAH KINAL Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Op. Dr. MUSTAFA ESER Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Op. Dr. SERGÜL ULUS EVECAN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Op. Dr. TARIK CAN ÖZEL Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Op. Dr. TOLGA CELAL ŞAHİNER Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Op. Dr. SELMA ŞEKER BAŞ Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Op. Dr. YAŞAR KEMAL DUYMAZ Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları Yorumlar ve Şikayetler

Siz değerli ziyaretçilerimiz Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları hakkındaki deneyim, istek ve görüşlerinizi altta bulunan yorumlar kutusuna yazarak konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen diğer ziyaretçilerimize yardımcı olabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları Randevu Al

merkezi hekim randevu sistemi

Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS), tarafından oluşturulan online randevu sistemi ile veya 182 numaralı hattı arayarak Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları ve tarih seçiminden sonra hafta içi her gün randevu alabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir?

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidebilmek için aşağıda listesini verdiğimiz şehir merkezinde faaliyet gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüs hatlarını kullanabilirsiniz.

  • 12 – KADIKÖY – ÜSKÜDAR
  • 13 – ATAŞEHİR / ÇAKMAK MAHALLESİ – KADIKÖY
  • 14 – YENİDOĞAN / ÜMRANİYE – KADIKÖY
  • 14D – DUMLUPINAR / KAZIMKARABEKİR – KADIKÖY
  • 14F – KÜPLÜCE – KADIKÖY
  • 14M – KAVACIK YENİ CAMİ – KADIKÖY
  • 14R – RASATHANE – KADIKÖY
  • 14DK – İNKİLAP MAH. – LİBADİYE CAD. / KADIKÖY
  • 14YK – YENİDOĞAN / ŞİLE YOLU – AYRILIKÇEŞME
  • 18D – SULTANBEYLİ – KADIKÖY
  • 19EK – YENİDOĞAN /ATAŞEHİR – KADIKÖY
  • 20Ü – ÜMRANİYE TEPEÜSTÜ – KADIKÖY
  • 130A – DENİZHARP OKULU – KADIKÖY
  • 130Ş – ŞİFA MAHALLESİ – KADIKÖY

Ayrıca hastaneye ulaşım için alternatif olarak şehir merkezinde faaliyet gösteren dolmuş ve ticari taksiler de tercih edilebilir. Özel araçlar ile hastaneye gitmek isteyen hastalar için açık otopark mevcuttur. Özel araç ile gelen hastalar aşağıda verdiğimiz linke tıklayarak yol tarifi alabilirler.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidebilirim? diye düşünüyorsanız yol tarifi için TIKLAYIN.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Polikliniği İletişim Bilgileri & Adres

Adres: Selimiye Mah. Tıbbiye Cad. 34668 Üsküdar/İSTANBUL

Tel: 0 216 542 20 20

İlginizi çekebileceğini düşündüğümüz diğer bir makalemizde İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktorları Randevu, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği İletişim ve Adres Bilgileri yer almaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları, Psikiyatri Nedir? Psikiyatri Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları Randevu, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Polikliniği İletişim ve Adres Bilgilerini araştırarak bu makaleyi sizler için hazırladık.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları Hakkında

İstanbul ilinin Üsküdar ilçesinde bulunan Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları ile İstanbul ili ve çevre illere hizmet vermektedir. Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi geçmişi 1846 yılına kadar dayanmaktadır. Zaman içinde birçok gelişim gösteren hastane 1 Ekim 1985 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi adını almış ve daha sonra 2016 yılında Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Hastane, modern hizmet binasında uzman kadrosuyla temiz ve hijyenik bir ortamda hastalara tedavi imkanı sunmaktadır.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları listesini vermeden önce dilerseniz kısaca psikiyatri bilim dalı hakkında bilgi verelim.

Psikiyatri Nedir?

Psikiyatri bir diğer bilinen adıyla Ruh sağlığı ve hastalıkları beynin işleyişini inceleyen bir bilim dalıdır. Kişilerin davranış, duygu ve düşüncelerindeki değişikliklerle ortaya çıkan ruh hastalıkları yada sinirlilik denilen hastalıklarının teşhis ve tedavisi yapılmaktadır. Uzman psikiyatristler tarafından hastalar muayene edilmektedir. Psikiyatristler 6 yıllık tıp fakültesini bitirdikten sonra psikiyatrist unvanını alırlar. Psikiyatristler ilaç ve psikoterapi (ruhsal tedavi) yöntemleri kullanarak hastalıkları iyileştirmektedirler.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları

Psikiyatri Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar?

  • Depresyon
  • Panik bozukluğu
  • Dikkat eksikliği (Hiperaktivite)
  • Obsesif-kompulsif bozukluk
  • Bipolar bozukluk
  • Sosyal fobi
  • Anksiyete bozukluğu
  • Şizofreni
  • Uyku ve uyku bozuklukları
  • Paranoid kişilik bozukluğu

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları

Doç. Dr. MELİHA ZENGİN EROĞLU Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Uzmanı

Dr. Öğr. Üyesi ÖZGÜR MADEN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Uzmanı

Uzm. Dr. BAHAR EKEN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Uzmanı

Uzm. Dr. BEGÜM OĞUR Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Uzmanı

Uzm. Dr. BURCU BAKAR KAHRAMAN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Uzmanı

Uzm. Dr. FATMA GÖZDE AVCI BÜYÜKDOĞAN Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Uzmanı

Uzm. Dr. RAHİME DİCLE ÇETİNER AKGÜL Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Uzmanı

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları Yorumlar ve Şikayetler

Siz değerli ziyaretçilerimiz Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları hakkındaki deneyim, istek ve görüşlerinizi altta bulunan yorumlar kutusuna yazarak konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen diğer ziyaretçilerimize yardımcı olabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları Randevu Al

merkezi hekim randevu sistemi

Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS), tarafından oluşturulan online randevu sistemi ile veya 182 numaralı hattı arayarak Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları ve tarih seçiminden sonra hafta içi her gün randevu alabilirsiniz.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir?

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidebilmek için aşağıda listesini verdiğimiz şehir merkezinde faaliyet gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüs hatlarını kullanabilirsiniz.

  • 12 – KADIKÖY – ÜSKÜDAR
  • 13 – ATAŞEHİR / ÇAKMAK MAHALLESİ – KADIKÖY
  • 14 – YENİDOĞAN / ÜMRANİYE – KADIKÖY
  • 14D – DUMLUPINAR / KAZIMKARABEKİR – KADIKÖY
  • 14F – KÜPLÜCE – KADIKÖY
  • 14M – KAVACIK YENİ CAMİ – KADIKÖY
  • 14R – RASATHANE – KADIKÖY
  • 14DK – İNKİLAP MAH. – LİBADİYE CAD. / KADIKÖY
  • 14YK – YENİDOĞAN / ŞİLE YOLU – AYRILIKÇEŞME
  • 18D – SULTANBEYLİ – KADIKÖY
  • 19EK – YENİDOĞAN /ATAŞEHİR – KADIKÖY
  • 20Ü – ÜMRANİYE TEPEÜSTÜ – KADIKÖY
  • 130A – DENİZHARP OKULU – KADIKÖY
  • 130Ş – ŞİFA MAHALLESİ – KADIKÖY

Ayrıca hastaneye ulaşım için alternatif olarak şehir merkezinde faaliyet gösteren dolmuş ve ticari taksiler de tercih edilebilir. Özel araçlar ile hastaneye gitmek isteyen hastalar için açık otopark mevcuttur. Özel araç ile gelen hastalar aşağıda verdiğimiz linke tıklayarak yol tarifi alabilirler.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidebilirim? diye düşünüyorsanız yol tarifi için TIKLAYIN.

Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Polikliniği İletişim Bilgileri & Adres

Adres: Selimiye Mah. Tıbbiye Cad. 34668 Üsküdar/İSTANBUL

Tel: 0 216 542 20 20

İlginizi çekebileceğini düşündüğümüz diğer bir makalemizde İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları Yorumlar ve Şikayetler, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Doktorları Randevu, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne Nasıl Gidilir? İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yol Tarifi, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Psikiyatri Polikliniği İletişim ve Adres Bilgileri yer almaktadır.